Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7886 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17659 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi :Turhal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla)Tarihi :05/02/2013Numarası :2010/72-2013/59 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacı ve davalılar M.. T.., A.. P.. ve A.. Ö.. vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalılar M.. T.., A.. P.. ve A.. Ö..’in tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2- Davacı, davalıların Turhal ilçesi 1081 ada, parsel olarak tapuya kayıtlı 3 adet 30 daireli Turhal Doğukent sitesinin kat maliki olduklarını, 01/12/2005 tarihinde kapıcı kaloriferci olarak işe başladığını, 09/01/2010 tarihinde yazılı bir karar tebliğ edilmeden sebepsiz yere işten çıkarıldığını, ihbar ve kıdem tazminatının ödenmediğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin, fazla çalışma, ulusal bayram genel tatil, hafta tatili ve ücret alacaklarının tahsilini istemiştir. Davalılar M.. T.., A.. P.. ve A.. Ö.. vekili, davacının 05/01/2010 tarihinde kaloriferi yakmadığını, ikaz edildiğini, yine yakmadığını, 20/01/2010 tarihine kadar kaloriferleri yakmayıp paspasları yapmayınca 20/01/2010 tarihinde işine son verildiğini bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, Doğu Kent Sitesi Apartman karar defterinin 07/01/2010 tarihli toplantısında "Kalorifercinin huzura alınarak Kaloriferi iki gündür neden yakmadığı ve temizliği neden yapmadığı hususunda başvurulan beyanında üç ayrı yerde kalorifer yakmakta olduğunu, 3 günde bir temizlik yapabileceğini bu şartlarda çalışmayı kabul ettiğini ifade ettiğinin" ve 20/01/2010 tarihli toplantısında da "davacıya işe devam etmesi için gereken şartlar bildirilmesine rağmen davacının işe gelmeyip, oturduğu evi de terk ettiğinin" tutanak ile imza altına alındığı, dinlenen tanık beyanlarından davacının davalı işveren ile çalışmasına ve sigorta ve masraflarının davalı tarafından ödenmesine rağmen dava dışı başka binaların kaloriferlerini yakmaya devam ettiği ve bu nedenle davalı işverene karşı yükümlü olduğu sorumluluklarını aksattığı, hatta işini izinsiz ve mazeretsiz olarak terk ettiği, bu haliyle davacının iş aktinin İş Kanunu'nun 25/2 g ve h maddeleri gereğince işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın kendine ihtar yapıldığı 07/01/2010 tarihinden iş akdinin feshedildiği 20/01/2010 tarihine kadar işine devam etmemesi ve işçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi nedenleriyle davalı tarafından haklı olarak feshedilmiş sayılacağı ve yine birden fazla yerde çalışan davacının davalı iş yerine dair fazla mesai yapabilmesinin makul görülmemesi nedenleriyle kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai ücret alacaklarına hak kazanamayacağı, ancak davalı işverence davacıya ulusal bayram-genel tatil alacağı, yıllık ücretli izin alacakları, hafta tatili ve bazı ücret alacaklarının eksik ödendiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. İşçinin ödenmeyen işçilik hakları sebebiyle iş sözleşmesini haklı olarak feshedip feshetmediği konusu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur. İşçinin emeğinin karşılığı olan ücret işçi için en önemli hak, işveren için en temel borçtur. 4857 sayılı İş Kanununun 32 nci maddesinin dördüncü fıkrasında, ücretin en geç ayda bir ödeneceği kurala bağlanmıştır. 5953 sayılı Basın İş Kanununun 14 üncü maddesinin aksine, 4857 sayılı Yasada ücretin peşin ödeneceği yönünde bir hüküm bulunmamaktadır. Buna göre, aksi bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde kararlaştırılmadığı sürece işçinin ücreti bir ay çalışıldıktan sora ödenmelidir. Ücreti ödenmeyen işçinin, bu ücretini işverenden dava ya da icra takibi gibi yasal yollardan talep etmesi mümkündür. 1475 sayılı Yasa döneminde, toplu olarak hareket etmemek ve kanun dışı grev kapsamında sayılmamak kaydıyla 818 Sayılı Borçlar Kanununun 81 inci maddesi uyarınca ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini ifa etmekten, yani çalışmaktan kaçınabileceği kabul edilmekteydi. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 97 inci maddesinde de benzer bir düzenleme yer almaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda ise ücret daha fazla güvence altına alınmış ve işçi ücretinin yirmi gün içinde ödenmemesi durumunda, işçinin iş görme edimini yerine getirmekten kaçınabileceği açıkça düzenlenmiş, toplu bir nitelik kazanması halinde dahi bunun kanun dışı grev sayılamayacağı kurala bağlanmıştır. Ücreti ödenmeyen işçinin alacağı konusunda takibe geçmesi ya da ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini yerine getirmekten kaçınması, iş ilişkisinin devamında bazı sorunlara yol açabilir. Bu bakımdan, işverenle bir çekişme içine girmek istemeyen işçinin, haklı nedene dayanarak iş sözleşmesini feshetme hakkı da bulunmaktadır. Ücretin hiç ya da bir kısmının ödenmemiş olması bu konuda önemsizdir. Ücretin ödenmediğinden söz edebilmek için işçinin yasa ya da sözleşme ile belirlenen ücret ödenme döneminin gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanması gerekir. 4857 sayılı İş Kanununun 24 üncü maddesinin (II) numaralı bendinin (e) alt bendinde sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmelidir. İkramiye, prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların ödenmemesi durumunda da işçinin haklı fesih imkânı bulunmaktadır. İşçinin ücretinin işverenin içine düştüğü ödeme güçlüğü nedeniyle ödenememiş olmasının sonuca bir etkisi yoktur. İşçinin, ücretinin bir kısmını Yasanın 33 üncü maddesinde öngörülen ücret garanti fonundan alabilecek olması da işçinin fesih hakkını ortadan kaldırmaz. Bireysel veya toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan aynî yardımların yerine getirilmemesi de (erzak ve kömür yardımı gibi) bu madde kapsamında değerlendirilmeli ve işçinin “haklı fesih” hakkı bulunduğu kabul edilmelidir. İşçinin sigorta primlerinin hiç yatırılmaması veya eksik bildirilmesi, sosyal güvenlik hakkını ilgilendiren bir durum olsa da Dairemizin 1475 sayılı Yasa döneminde istikrar kazanmış olan görüşü, 4857 sayılı İş Kanunu döneminde de devam etmekte olup, sigorta primlerinin hiç yatırılmaması, eksik yatırılması veya düşük ücretten yatırılması hallerinde de işçinin haklı fesih imkânı vardır. Somut olayda; apartman karar defteri ve tanık beyanlarından davacının 07.01.2010 tarihi itibariyle iki gündür davalılara ait apartmandaki kaloriferleri yakmayıp apartman temizliğini yapmadığı, birkaç gün sonra da kapıcı dairesini boşaltarak apartmandan ayrıldığı anlaşılmaktadır. Davacının iş akdini eylemli olarak feshettiği anlaşılmakta olup davacı işçinin ücret, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacakları olduğu bilirkişi raporu ile tespit edilmiş, Mahkemenin de kabulündedir. Bu nedenle iş akdinin davacı işçi tarafından ücret alacaklarının ödenmemesi nedeniyle haklı nedenle feshedildiği kabul edilerek davacının kıdem tazminatı alacağının kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi hatalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davalılar M.. T.., A.. P.. ve A.. Ö..'e yükletilmesine, 10/04/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.