İş MahkemesiDava Türü : Alacak Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; hüküm davalılar ve ihbar olunan ... vekillerince süresi içinde temyiz edilmiş, davalı ... vekili tarafından duruşma istenmiş ise de; HUMK'nun 438.maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-İhbar olunan ... nın temyizi yönünden; Hukuk Muhakemeleri Kanununun 61-64.maddelerine göre dava ihbar olunan gerçek ve tüzel kişi, davada taraf sıfatını kazanamaz. Bir davada hüküm, davanın tarafları arasında kurulur. Bu nedenle hükmü temyiz etme hakkı davada taraf olan kişilere aittir. Kural olarak kendisine dava ihbar olunan davaya katılmadıkça (müdahil olmadıkça) mahkemece verilen kararı temyiz etme hakkı yoktur. Ancak, mahkemece usul ve yasaya aykırı olarak taraf sıfatını almayan dava ihbar olunan kişi hakkında hüküm kurulmuşsa, ihbar olunan hükmün kendisiyle ilgili bölümünü temyiz edebilir. Somut olayda, mahkemece hüküm altına alınan alacakların davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş olup; dava davalı tarafın istemi ile ihbar olunmuşsa da, ihbar olunan davaya katılmadığı gibi kendisine davayı ihbar eden davalıyı temsil etmek istediğini de bildirmemiştir. Başka bir deyişle ihbar olunan davada taraf sıfatını kazanmamıştır. Hal böyle olunca ihbar olunanın temyiz hakkı yoktur. O halde ihbar olunan... Belediyesinin temyiz dilekçesinin, ihbar olunanın temyiz hakkı olmadığından reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle ihbar olunan ...'nın temyiz dilekçesinin reddine karar verilmelidir. 2-Davalıların temyizine gelince; Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine. 3- Davacı vekili ; davacının asıl işveren Konak Belediyesi'ne ait işyerlerinde 1/4/2005 tarihinden itibaren hizmet akdinin feshedildiği 31/12/2012 tarihine kadar kesintisiz olarak güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, ... Belediyesi nezdinde geçen dönemde ... sigortalısı olarak göründüğünü, ancak bilgisi dışında giriş çıkışların yapıldığını, ...'nin kurulmasından sonra Konak Belediyesi'ndeki hakları korunarak buraya geçirildiğini, alacaklardan 4857 sayılı Yasanın 2/6. maddesi gereğince müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, 31/12/2012 tarihinden sonra Bengi isimli firmanın ihaleyi kazandığını, ve kendisini çalıştırmak istemediğini, son ücretinin 1150,00 TL/net olduğunu yemek ve yol ücreti almadığını, haftada 6 gün 3 vardiya 7:00-15:00/15:00-23:00/23:00-07:00 saatleri arasında çalıştığını, haftada en az 3 saat fazla çalışma yaptığını ancak ücretinin ödenmediğini, yemek arası, sigara molası bulunmadığını, dini ve milli bayramlarda sürekli 12 saat çalışmasına devam ettiğini ek tahakkukların ödenmediğini, her ihale döneminde tehdit ile okumaya fırsat bırakılmadan istifaname ve ibraname imzalatıldığını, karşılıkların ödenmediğini öne sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ve yıllık izin ücreti alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalı ..., husumet ve zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacının kendi işçileri olmadığını, ihale yoluyla ...’den hizmet satın alındığını, davacının diğer şirketlerde çalıştığını beyan etmesine rağmen idare aleyhine dava açmasının iyi niyet kurallarına uymadığını, ihale sözleşmelerinden anlaşıldığı üzere davacının şirketlerde çalıştığını, şartnamede fazla çalışma, genel tatil günü çalışma ücretlerinin sorumluluğunun yükleniciye ait olduğunu savunarak, davalı ... ise davacının hizmet akdinin idare tarafından sonlandırıldığını, fazla çalışma yapmadığını, ibraname belgesi gereğince tüm alacakların ödendiğini, ücretinin asgari ücret olduğunu, ücretlerin bankaya yatırıldığını, hesaplamanın bordrolara göre yapılması gerektiğini, davacının 1/2/2011 tarihinden itibaren çalışmaya başladığını savunarak, ihbar olunan ..., davalı Karabağlar Belediye'sinin bu davayı belediyelerine ihbar etmesinde herhangi bir hukuki yararının bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir. Mahkemece, ihbar Olunan ... tarafından “ibraname” başlıklı belge ile kıdem tazminatı, yıllık izin ücretine ilişkin tahakkuk bordroları sunulduğu, belgelerin davacı tarafından imzalanmış olduğu, işyeri muhasebe kayıtları bulunmamakla beraber söz konusu alacaklara ilişkin kesinti uygulanıp uygulanmadığı, uygulanmış ise karşılıklarının vergi dairesine yatırılıp yatırılmadığının tespit edilemediği, davacıya ait hizmet cetveline göre 31/12/2010 tarihli ibraname ile ödeme yapıldığı iddia edilen ayda ibranamedeki miktarların prime esas kazançlara dahil edilerek dava dışı SGK Başkanlığına bildirilmediği, dosya kapsamında mevcut banka kayıtlarında da davacının hesabına ibranamede yer alan net tutarların yatırılmadığı, 4857 sayılı Yasanın 17/4/2008 tarih 5754 sayılı Yasa ile değişik 32. maddesinin 2. ve 3. bentlerinde yapılan düzenleme ile 10 kişiden fazla işçi çalıştırılan işyerlerinde ücretlerin banka aracılığı ile yapılacağının düzenlendiği ancak 10’dan fazla işçi çalışan işyerinde ücretlerin banka aracılığı ödenmesine karşın ibranamede yazan miktarların banka aracılığı ile ödenmediği, işyeri kayıtları ile örtüşmeyen ve karşılığının ödenmediğinin tespit edildiği ibranameye itibar edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacıya ... Tarafından kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti ödenip ödenmediği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132 inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz. İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir: Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez. Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 21 inci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir. İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 31 inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir. Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez. İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir. Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz. Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir. İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Somut olayda, Mahkemece, ihbar Olunan ... tarafından “ibraname” başlıklı belge ile kıdem tazminatı, yıllık izin ücretine ilişkin tahakkuk bordroları sunulduğu, belgelerin davacı tarafından imzalanmış olduğu, işyeri muhasebe kayıtları bulunmamakla beraber söz konusu kalemlere ilişkin kesinti uygulanıp uygulanmadığı, uygulanmış ise karşılıklarının vergi dairesine yatırılıp yatırılmadığının tespit edilemediği, davacıya ait hizmet cetveline göre 31/12/2010 tarihli ibraname ile ödeme yapıldığı iddia edilen ayda ibranamedeki miktarların prime esas kazançlara dahil edilerek SGK'ya bildirilmediği, dosya kapsamında mevcut banka kayıtlarında da davacının hesabına ibranamede yer alan net tutarların yatırılmadığı, 4857 sayılı Yasa'nın 17/4/2008 tarih 5754 sayılı Yasa ile değişik 32. maddesinin 2. ve 3. bentlerinde yapılan düzenleme ile 10 kişiden fazla işçi çalıştırılan işyerlerinde ücretlerin banka aracılığı ile yapılacağının düzenlendiği ancak 10’dan fazla işçi çalışan işyerinde ücretlerin banka aracılığı ödenmesine karşın ibranamede yazan miktarların banka aracılığı ile ödenmediği, işyeri kayıtları ile örtüşmeyen ve karşılığının ödenmediğinin tespit edildiği ibranameye itibar edilemeyeceğine değinilmiş ise de; yapılan değerlendirme yanılgılı olup araştırma da yetersizdir. Dosya içerisinde, davacının 01.04.2005-31.12.2010 tarihleri arasındaki çalışmasına dair ibranamenin yanı sıra, ibranamede ödendiği belirtilen kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti bakımından ayrı ayrı bordrolar düzenlenmiş olduğu ve bu bordrolar da davacının imzasının bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, ücretin banka kanalıyla ödenmesine karşın kıdem tazminatı ve izin ücreti bordrolarındaki ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış olduğuna değinilerek ibranameye ve bordrolara değer verilmemiş ise de; somut olayda ve ibranamenin düzenlendiği tarih itibariyle ödemelerin banka kanalıyla yapılması geçerlilik koşulu olmayıp ancak ispat aracı olarak kabul edilebilir. Davacı, ibraname ile kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretine ilişkin ödeme yapıldığını belirtir bordroların kendisinden işe girerken boş olarak alındığını iddia etmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise bir başka dosyada o dosyadaki ibranamede tahrifat yapıldığının bilirkişi raporu ile belirlendiği gerekçesiyle bu dava dosyasındaki ibranamenin de geçerli kabul edilemeyeceği belirtilmiş ise de, her dosya müstakildir. Mahkemece, ... tarafından sunulan ve kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretine yönelik miktar içeren ibraname üzerinde grafoloji uzmanına inceleme yaptırtılarak tahrifat olup olmadığı, ibranamedeki miktar içeren bölümlerin imza tarihinden sonra doldurulup doldurulmadığı tespit ettirilmeli ve grafoloji uzmanının hazırlayacağı rapor, dosyadaki diğer delillerle birlikte değerlendirmeye tabi tutularak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu yön gözetilmeden eksik araştırma ile karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir. 4- Ayrıca, davacı dava dilekçesinde işçilik alacakları bakımından davalı şirketin kendi döneminden sorumlu olması kaydıyla davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasını talep etmiş olmasına karşın, mahkemece talep aşılarak davalıların davacının tüm hizmet döneminden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının kabul edilmiş olması hatalı olup bozma nedenidir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, ihbar olunan ...nın temyiz dilekçesinin reddine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalılara ve ihbar olunana iadesine 30.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.