Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7783 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 10388 - Esas Yıl 2015





İş MahkemesiDava Türü : Alacak Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı ...nin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine. 2- Davacı vekili, davacının davalı belediyenin İhsan Alyanak Spor Tesislerinde güvenlik görevlisi olarak 01.09.2009 tarihinden itibaren haftanın 6 günü 3 vardiya halinde 07:00-15:00, 15:00-23:00. 23:00-07:00 saatleri arasında vardiyasına denk gelmeyen her Cumartesi-Pazar ve dini-resmi bayramlar da dahil çalışmakta iken iş sözleşmesinin 16.05.2012 tarihinde sona erdiğini, son ücretinin aylık net 1.147,00 TL olduğunu öne sürerek kıdem tazminatı ile yıllık izin hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalı Karabağlar Belediye Başkanlığı vekili, davacının belediyelerinin daimi ve yevmiyeli işçisi olmadığını, belediyelerinde hizmet akdine dayalı çalışmadığını, diğer davalı ...' nin işçisi olduğunun tespit edildiğini, ayrıca güvenlik hizmet alım işinin tamamının ihale yolu ile verildiğini savunarak, davalı ... Vekili, müvekkili ... ndeki sözleşmesinin 31.12.2010 tarihinde sona erdiğini ancak ihaleyi yeni alan şirketin devir teslim nedeniyle müvekkilinin geçici olarak 31.01.2011 tarihine kadar hizmetine devam ettiğini, müvekkili şirketin ... ndeki sözleşmesinin sona ermesi nedeniyle davacıya 15.11.2010 tarihinde ihbar tebligatı yapılarak ihbar süresinin kullandırıldığını ve 21.01.2011 tarihinde Konak Belediyesine tayin edildiğini ancak yeni şirket bünyesinde ... nde çalışmaya devam ettiğini, ayrıca 31.12.2010 tarihli ibraname ile tüm haklarını teyit ettiğini ve alacakların zaman aşımına uğradığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemişler, davalı ... ise davaya cevap vermiştir. Mahkemece, iş akdinin davacı işçi tarafından muvazzaf askerlik görevi nedeniyle feshetdildiği bu nedenle davacının kıdem tazminatına hak kazandığı, hak ettiği yıllık ücretli izinlerinin kullandırıldığı veya karşılığının ödendiği davalı işveren tarafından ispatlanamadığından yıllık izin ücreti alacağının bulunduğu, davalı işyerinde hafta tatili çalışması yapılmadığı genel tatil çalışmalarının ise karşılığı ödenmiş olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında davalı ... Tarafından düzenlenen kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti ödemesini içeren ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132 inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz. İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir: Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez. Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 21 inci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir. İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 31 inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir. Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez. İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir. Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz. Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir. İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Somut olayda, dosya içerisinde bulunan davalı ... ve davacının imzasının bulunduğu bila tarihli ibraname sözleşmesinin ekinde bulunan ve yine ibra beyanı içeren belgede, " Yukarıda adresi ve ünvanı yazılı işyerinde görev yapmaktayım. Çalıştığım süre içerisinde maaşımın tamamını her ay düzenli olarak aldım. Alacağım yoktur." denildiği ve belge altında davacıya ait 1.927,30 TL kıdem tazminatı, 482,65 TL senelik izin ücreti olmak üzere toplam 2.409,95 TL alacağın hesap edildiği, anlaşılmaktadır. Davacı vekili duruşmalardaki beyanında, ibranamenin aslının ibraz edilmemesi halinde sunulan fotokopiye itibar edilmemesi gerektiğini, ibranamenin aslının sunulması halinde ibraname içeriğinde bulunan yazı yaşı yönünden inceleme yapılmasını talep ettiklerini, ayrıca belgelerle ilgili olarak savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını beyan etmiştir. Davacı asil 19.02.2014 tarihli celsede , askere gitmesi sebebiyle herhangi bir ödeme almadığını, kendisine boş şekilde ibranameler imzalatıldığını bu belgeler imzalanmadan iş başvurusu yapılamadığını beyan etmiştir. Mahkemece, davacı yanca belge fotokopileri kabul edilmeyerek belge asılları ibraz edildiği taktirde imzalarını inceleyerek gerekirse imza itirazında bulunacaklarını beyan etmesine rağmen, davalı yan belge aslını ibraz etmediğinden, aslı sunulamayan belgeye itibar edilemeyeceği kabul edilerek yukarıda belirtilen belgeye değer verilmeden hüküm kurulmuştur. Mahkemece 21.04.2014 tarihli celsede, davalı ...'ne ibraname başlıklı ayrıca kıdem ve izin ücretine ilişkin meblağ içerir belgenin aslını sunmak üzere 2 hafta süre verilmiş ise de; verilen sürenin kesin olmadığı ve her ne kadar bir sonraki duruşmada belge asıllarının sunulduğundan bahsedilmiş ise de, gerek dosya içerisinde sözü edilen belgenin aslının bulunmaması gerekse mahkemenin bu belgelere itibar etmeme nedenini belge asıllarının sunulmamasına dayandırması nedeniyle davalı ... tarafından belgelerin aslının sunulmadığı anlaşılmıştır. 6100 sayılı Yasa'nın 219. maddesine göre taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Aynı yasanın 220. maddesine göre, ibrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir. Mahkemece, ibrazı istenen belgenin elinde bulunduğunu inkâr eden tarafa, böyle bir belgenin elinde bulunmadığına, özenle aradığı hâlde bulamadığına ve nerede olduğunu da bilmediğine ilişkin yemin teklif edilir. Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir. Mahkemece, davalı ...'ye belge asıllarının ibrazı için 6100 sayılı HMK'nın 220. maddesine uygun bir süre verilmeden karar verilmesi doğru olmamıştır. Davalı ...'ye anılan yasa maddesine uygun şekilde kesin süre verilmeli, usulüne uygun verilen kesin süreye rağmen belgenin aslının ibraz edilmemesi halinde şimdiki gibi karar verilmeli, belge asıllarının ibrazı halinde ise davacı vekilinin duruşmada bahsettiği suç duyurusunun sonucunun beklenmeli, sonucuna göre hüküm oluşturulmalıdır. Mahkemece bu hususlar gözetilmeden kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacakları hakkında karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalı ... Belediye Başkanlığına iadesine, 30.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.