Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7782 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 10952 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi : İş MahkemesiDava Türü : Alacak Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı Karabağlar Belediyesi tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı Karabağlar Belediyesinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine. 2-Davacı vekili; iş akdinin haksız ve bildirimsiz olarak sona erdirildiğini öne sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti ve genel tatil ücreti alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalılar davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir. Mahkemece, imzalı kıdem tazminatı fark bordrosunda davacıya 01.12.2006-31.12.2010 arasındaki 1492 gün hizmeti karşılığında 1.561,43 TL tazminata esas aylık ücreti üzerinden brüt 6.382,61 TL (net 6.340,49 TL) kıdem tazminatının netinden 31.12.2009 tarihinde ödenen net 4.282,10 TL kıdem tazminatının mahsubu sonucu kalan 2.058,39 TL net kıdem tazminatının tahakkuk ettirildiği belirtilmiş ise de bunun ödendiği delillendirilemediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacıya ... Şti. Tarafından kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti ödenip ödenmediği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132 inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz. İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir: Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez. Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 21 inci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir. İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 31 inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir. Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez. İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir. Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz. Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir. İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Somut olayda, Mahkemece, ihbar Olunan ... tarafından “ibraname” başlıklı belge ile kıdem tazminatı, yıllık izin ücretine ilişkin tahakkuk bordroları sunulduğu, belgelerin davacı tarafından imzalanmış olduğu, ancak ödeme yapıldığının delillendirilemediği bu nedenle ibranameye itibar edilemeyeceği kabul edilmiş ise de ; yapılan araştırma yetersizdir. Dosya içerisinde, ihbar Olunan ... tarafından sunulan ibranamenin yanı sıra, ibranamede ödendiği belirtilen kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti bakımından ayrıca bordrolar düzenlenmiş olduğu ve bu bordroların da davacı tarafından imzalanmış olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, ödeme yapıldığının delillendirilemediğine değinilerek ibranameye ve bordrolara değer verilmemiş ise de; somut olayda ve ibranamenin düzenlendiği tarih itibariyle banka kanalıyla ödeme yapılması geçerlilik koşulu olmayıp, banka kanalıyla ödeme ancak ispat aracı olarak kabul edilebilir. Davacı, ibraname ile kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretine ilişkin ödeme yapıldığını belirtir bordroların kendisinden işe girerken boş olarak alındığını iddia etmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise bir başka dosyada o dosyadaki ibranamede tahrifat yapıldığının bilirkişi raporu ile belirlendiği gerekçesiyle bu dava dosyasındaki ibranamenin de geçerli kabul edilemeyeceği belirtilmiş ise de, her dosya müstakildir. Mahkemece, Vadi ....Ltd Şti tarafından sunulan ve kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretine yönelik miktar içeren ibraname üzerinde grafoloji uzmanına inceleme yaptırtılarak tahrifat olup olmadığı, ibranamedeki miktar içeren bölümlerin imza tarihinden sonra doldurulup doldurulmadığı tespit ettirilmeli ve grafoloji uzmanının hazırlayacağı rapor, dosyadaki diğer delillerle birlikte değerlendirmeye tabi tutularak sonucuna göre bir karar verilmelidir. 3-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Somut olayda, dosya içerisinde 01.01.2007-07.07.2009 tarihleri arasına ait davalı tarafından sunulan nöbet çizelgeleri bulunmakta olup, çizelgeye göre belirtilen dönemde davacı 09.00-17.00, 17.00-09.00 arası çalışmıştır. Ancak davacı tanıklarının beyanı ve davacının beyanına göre bu dönem için haftada 7.5 saat değil taleple bağlı kalınarak haftada 3 saat fazla çalışma hesaplanmış olması yerindedir. Dairemizce aynı gün temyiz incelemesi yapılan dosyaların birlikte incelenmesi neticesinde, 07.07.2009- 05.01.2010 tarihleri arasında tanık beyanlarına göre sonuca gidilmesinde de bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ne var ki; 05.01.2010 tarihinden sonra davacı Karabağlar Belediyesinde çalışmaya devam etmiş olup, aynı gün temyiz incelemesi yapılan dosyaların birlikte değerlendirilmesinden 05.01.2010 tarihinden sonra 31.01.2011 tarihine davacının 3 vardiyalı çalışma şekline göre çalıştığı ve fazla çalışmasının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacının ... çalıştığı dönem bakımından fazla çalışmasının bulunmadığı kabul edilerek davacının bu döneme yönelik fazla çalışma ücreti alacağı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü hatalı olmuştur. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalı Karabağlar Belediyesine iadesine, 30.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.