Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7781 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8764 - Esas Yıl 2015





İş MahkemesiDava Türü : Alacak Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; hüküm davalılar vekillerince süresi içinde temyiz edilmiş, davalı ... vekili tarafından duruşma istenmiş ise de; HUMK'nun 438.maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine. 2-Davacı vekili; davacının 01/01/2002 tarihinden itibaren hizmet akdinin feshedildiği 19/05/2010 tarihine kadar kesintisiz olarak çalıştığını, 19/5/2010 tarihinde ... müdürü Sedat Itırlı tarafından kendisinin de aralarında bulunduğunu yaklaşık 15-20 işçiyi çağırarak “arkadaşlar sizleri artık çalıştırmayacağız, iş akitleriniz feshedilmiştir” denerek iş akdinin feshedildiğini, son ücretinin 1.100,00 TL/net olduğunu, yemek ve yol ücretinin de işveren tarafından sağlandığını, bordroların imzalanmadığını, Konak Belediyesi Asfalt şantiyesinde, zabıta müdürlüğünde, zabıta panzer ekibinde, İmar ve Şehircilik şubesinde son olarak ... Şantiye Şefliğinde güvenlik şefi olarak çalıştığını, Konak Belediyesi döneminde haftada 6 gün 3 vardiya 7:00-15:00/15:00-23:00/23:00-07:00 saatleri arasında çalıştığını, haftada en az 3 saat fazla çalışma yaptığını ancak ücretinin ödenmediğini, yemek arası, sigara molası bulunmadığını, 2 yıl bu düzende çalıştığını, 2004 yılında zabıtaya geçtiğini, 3 yıl güvenlik adı altında şoför olarak çalıştığını, haftanın 6 günü 8:30-18:30/19:00 saatleri arasında çalıştığını, K.. B..ne geçtikten sonra haftanın 6 günü 3 vardiya çalışmaya başladığını, sonrasında 1 yıl boyunca günde 12 saat haftanın 6 günü çalışma yaptığını, son altı ayda güvenlik şefi olarak 8:00-17:00 saatleri arasında çalıştığını, idarede mesai defterinin bulunduğunu, dini ve milli bayramlarda sürekli çalışmasına devam ettiğini ek tahakkukların ödenmediğini, her ihale döneminde tehdit ile okumaya fırsat bırakılmadan istifaname ve ibraname imzalatıldığını, karşılıkların ödenmediğini öne sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti ve genel tatil ücreti alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalı ... vekili, davacının kendi işçileri olmadığını, ihale yoluyla ... ve ...’den hizmet satın alındığını savunarak, Davalı Vip ..... AŞ vekili, davacının belirli süreli hizmet sözleşmesinden anlaşılacağı üzere 5/5/2010-19/5/2010 tarihleri arasında ...nden alınan ihale kapsamında çalıştığını, 2 hafta gibi kısa bir süre ile belirli süreli çalıştığını, sözleşmenin bitmesi nedeniyle kıdem ve ihbar tazminatı alacağının bulunmadığını, davacının 2002 yılında ... ve ... bünyesinde çalıştığını, çalışmalarının 1/1/2002-5/5/2010 tarihleri arasında olduğunu, işyeri devrinin söz konusu olmadığını, 14 günlük çalışma döneminde 3 vardiya çalışma yaptığını, fazla çalışma olmadığını savunarak, İhbar olunan ... vekili, davacının ihaleyi kazanan yeni işverende çalışmasına aralıksız olarak devam etmesi nedeniyle ihbar tazminatı alacağından sorumlu olmadıklarını buna rağmen davacıya 2.805,04 TL ihbar tazminatı ödemesinde bulunulduğunu, 4/5/2010 tarihli ibraname ile alacakların ödendiğinin teyit edildiğini, bordroların davacı tarafından imzalandığını, işyerinde 3 vardiya halinde yemek ve çay molası verilerek çalışma yapıldığını, işleyişin ise bir çalışanın yerine bir başka çalışanın gelmesi ile giderildiğini, fazla çalışmanın söz konusu olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir. Mahkemece, ihbar olunan ... tarafından "ibraname" başlıklı belge ile kıdem, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücretine ilişkin tahakkuk bordroları sunulmuş ise de 04/05/2010 tarihli ibraname ile ödeme yapıldığı iddia edilen aya ilişkin toplu ödemelerin prime esas kazançlara dahil edilerek ... bildirilmediği, dosya kapsamında mevcut banka kayıtlarında da davacının hesabına ibranamede yer alan net tutarların yatırılmadığı tespit edildiğinden işyeri kayıtları ile örtüşmeyen ve karşılığının ödenmediğinin tespit edildiği ibranameye itibar edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacıya ... Tarafından kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti ödenip ödenmediği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132 inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz. İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir: Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez. Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 21 inci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir. İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 31 inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir. Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez. İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir. Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz. Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir. İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Somut olayda, Mahkemece, ihbar Olunan ... tarafından “ibraname” başlıklı belge ile kıdem tazminatı, yıllık izin ücretine ilişkin tahakkuk bordroları sunulduğu, belgelerin davacı tarafından imzalanmış olduğu, ibraname ile ödeme yapıldığı iddia edilen ayda ibranamedeki miktarların prime esas kazançlara dahil edilerek SGK Başkanlığına bildirilmediği, dosya kapsamında mevcut banka kayıtlarında da davacının hesabına ibranamede yer alan net tutarların yatırılmadığı, işyeri kayıtları ile örtüşmeyen ve karşılığının ödenmediğinin tespit edildiği ibranameye itibar edilemeyeceği kabul edilmiş ise de ; yapılan araştırma yetersizdir. Dosya içerisinde, 04.05.2010 tarihli ibranamenin yanı sıra, ibranamede ödendiği belirtilen kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti bakımından ayrıca bordrolar düzenlenmiş olduğu ve bu bordroların da davacı tarafından imzalanmış olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, ücretin banka kanalıyla ödenmesine karşın kıdem tazminatı ve izin ücreti bordrolarındaki ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış olduğuna değinilerek ibranameye ve bordrolara değer verilmemiş ise de; somut olayda ve ibranamenin düzenlendiği tarih itibariyle banka kanalıyla ödeme yapılması geçerlilik koşulu olmayıp, ancak ispat aracı olarak kabul edilebilir. Davacı, ibraname ile kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretine ilişkin ödeme yapıldığını belirtir bordroların kendisinden işe girerken boş olarak alındığını iddia etmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise bir başka dosyada o dosyadaki ibranamede tahrifat yapıldığının bilirkişi raporu ile belirlendiği gerekçesiyle bu dava dosyasındaki ibranamenin de geçerli kabul edilemeyeceği belirtilmiş ise de, her dosya müstakildir. Mahkemece, ... tarafından sunulan ve kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretine yönelik miktar içeren ibraname üzerinde grafoloji uzmanına inceleme yaptırtılarak tahrifat olup olmadığı, ibranamedeki miktar içeren bölümlerin imza tarihinden sonra doldurulup doldurulmadığı tespit ettirilmeli ve grafoloji uzmanının hazırlayacağı rapor, dosyadaki diğer delillerle birlikte değerlendirmeye tabi tutularak sonucuna göre bir karar verilmelidir. 3-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Somut olayda, davacı 01.01.2002-19.05.2010 tarihleri arasında çalışmıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, husumetli davacı tanıklarının beyanında hareketle, davacının 2007 yılının Ekim -Aralık tarihleri arasında 08.30-19.00 arası çalıştığı ve haftada 18 saat fazla çalışma yaptığı, 01.01.2008-19.05.2010 tarihleri arasında ise 3 vardiyalı çalışma şekline göre çalışıldığı ancak ara dinlenmenin kullandırılmadığı bu nedenle davacının haftada 3 saat fazla çalışma yaptığı kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Davacı tanıklarının aynı konuda işveren aleyhine açmış oldukları davalar mevcut olduğundan bu beyanlara ihtiyatla yaklaşılması gerektiği açıktır. Davalı tanıklarının beyanına göre ise davacının fazla çalışması bulunmamaktadır. Dairemizce aynı gün temyiz incelemesine tabi tutulan dosyaların ve dosyalara taraflarca sunulan nöbet çizelgelerinin incelenmesinden, 2008 yılı sonuna davacının 3 vardiyalı çalışma şekline göre çalıştığı ve nöbet çizelgelerinde imzasının bulunduğu ve davacı tanıklarının 2008 yılında ara dinlenmelerin kullandırılmamış olduğu yönündeki beyanlarına itibar edilemeyeceği anlaşıldığından davacının fazla çalışma alacağı bulunmadığının kabul edilerek fazla çalışmaya yönelik talebin reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile bu alacağının hüküm altına alınmış olması doğru olmamıştır. 4-Ayrıca, davacı dava dilekçesinde işçilik alacakları bakımından davalı şirketin kendi döneminden sorumlu olması kaydıyla davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasını talep etmiş olmasına karşın, mahkemece talep aşılarak davalıların davacının tüm hizmet döneminden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının kabul edilmiş olması hatalı olup ayrı bir bozma nedenidir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine 30.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.