Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6974 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21901 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : Turhal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi(İş Mahkemesi Sıfatıyla)Tarihi : 11/06/2013Numarası : 2012/84-2013/439 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Davalının temyizi açısından; 6100 sayılı HMK'nun geçici 3.madde 1.fıkrasına göre; “Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmi Gazete'de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” 2.fıkrasına göre; Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454'üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Miktar ve değeri temyiz kesinlik sınırını aşmayan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar HUMK'nun 427/2.maddesi uyarınca temyiz edilemez. Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir. Temyiz kesinlik sınırı belirlenirken yalnız dava konusu edilen taşınır malın veya alacağın değeri dikkate alınır. Faiz, icra(inkar) tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama giderleri hesaba katılmaz. Birleştirilen davalarda, temyiz sınırı her dava için ayrı ayrı belirlenir. İhtiyari dava arkadaşlığında, temyiz sınırı her dava arkadaşının davası için ayrı ayrı belirlenir. Karşılık davada, temyiz sınırı asıl dava ve karşılık dava için ayrı ayrı belirlenir. Tespit davalarında, temyiz sınırı tespit davasının öncüsü olduğu eda davasının miktar ve değerine göre belirlenir. Temyiz sınırından fazla bir alacağın tamamının dava edilmiş olması halinde, hükümde asıl istemin kabul edilmeyen bölümü temyiz sınırını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Kısaca temyize konu edilen miktara bakılarak kesinlik belirlenir. Alacağın bir kısmının dava edilmesi halinde, kısmi davada kesinlik sınırı dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirlenir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 06.06.1975 gün ve 1975/6-8 sayılı içtihadında “5521 sayılı yasada açık düzenleme olmamakla birlikte, bu yasanın 15.maddesindeki düzenleme gereği HUMK'nun 427.maddesindeki kesinlik sınırının iş mahkemelerinde verilen kararlarda da uygulanması gerektiği, grup halinde açılan davaların salt iş mahkemelerine özgü bir dava türü olmadığı, bu nedenle seri olarak açılan davalarda her dosya için kesinlik sınırına bakılması gerektiği” açıkça belirtilmiştir. 2013 yılında mahkemelerce verilen kararların temyiz edilebilmesi için temyize konu dava değerinin 1.822,00 TL'sını geçmesi gerekir. Somut olayda temyize konu edilen miktar 820,00 TL olup karar tarihi itibariyle hüküm kesin nitelik taşıdığından davalının temyiz dilekçesinin reddine karar verilmelidir. 2-Davacının temyizi yönünden; Davacı vekili, davacının T.. B..nde çalışırken 6111 sayılı Torba Kanunun 166. maddesi uyarınca belediyeden alınarak Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okula atamasının yapıldığını, devre konu işçiler bakımından devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devri gerçekleştiren kurumun sorumlu olduğunun karara bağlandığını, davalı müvekkilinin atamasının yapıldığı ve TİS'den kaynaklanan alacaklarının ödenmesini gerçekleşmediğini iddia ederek yıllık izin, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram genel tatil, giyim yardımı alacağı, ikramiye alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili, alacağın zamanaşımına uğradığını, alacakların ödendiğini, ikramiyelerin geç ödenmesinden dolayı ihtirazi kayıt koyulmadığından faiz talep edilemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Bilirkişi raporunda davacının hafta içi 08:00-17:00 arası bir saat ara dinlenme yaparak, cumartesi günü ise 08.00-13:00 saatleri arasında yarım saat ara dinlenme ile 4,5 saat ve toplamda 44,5 saat çalıştığı ve bazı haftalarda 1 ya da 1,5 saat fazla çalışma çıkmaktaysa da örtülü denkleştirme bulunduğu kanaatiyle, Yargıtay’ın resmi işyerlerinde kayıtlara dayalı ispat yoluna gidilmesine ilişkin içtihatlarında atıf yaparak fazla çalışma alacağı hesaplamamıştır. Dosyada davacının puantaj kayıtları, mesai takip çizelgeleri ve aylık ücret bordroları mevcuttur. Bilirkişi mesai takip çizelgeleri ile puantaj ve bordro kayıtlarını karşılaştırmadan denetime elverişli rapor hazırlamadan bazı haftalarda 1 ya da 1,5 saat fazla çalışma yapılsa da örtülü denkleştirme olduğu sonucuna varmıştır. Bilirkişinin görevi karar mercii gibi delilleri tartışmak değil, Mahkemenin verdiği görev doğrultusunda hesap yapmaktır. Örtülü denkleştirme bulunup bulunmadığının takdiri hakime ait olup bilirkişinin hakimde, taraflarda ve temyiz merciinde ayrıntılı kanaat oluşturacak rapor hazırlamadan kendi kanaatiyle hesaplama yapması hatalıdır. Mahkemece yapılacak iş davacı talebi ile bağlı kalınarak mesai takip çizelgeleri, nöbet çizelgeleri ile puantaj ve bordro kayıtlarının ve fazla çalışma karşılığı izin kullanmaya ilişkin kayıtların karşılaştırıldığı denetime elverişli rapor aldırarak sonuca gitmekten ibarettir. Eksik inceleme içeren denetime elverişli olmayan rapora itibarla hüküm kurulması isabetsiz olmuştur. 3-Ulusal bayram genel tatil ve hafta tatili çalışmaları konusunda davacı talebi ile bağlı kalınarak nöbet çizelgeleri ile mesai takip çizelgeleri ile puantaj ve bordro kayıtları karşılaştırılarak sonuca gidilmesi gerekirken sadece tanık beyanları ve puantaj kayıtlarının dikkate alınması doğru olmamıştır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz dilekçesinin reddine, davacının temyiz itirazlarının kabulüyle temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 27.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.