Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 6733 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 6762 - Esas Yıl 2015
Mahkemesi :İş MahkemesiDava Türü : AlacakYARGITAY İLAMITaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:1-Davacı, davalı işyerinde büro elemanı olarak hafta içi sabah 08.00-18.00 saatleri arasında çalıştığını ancak fazla mesai alacağının ödenmediği, son yıl ücretli izninin kullandırılmadığından bahisle fazla mesai ve yıllık izin alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.Davalı, davacının haftanın 5 günü çalışıp fazla mesai yapmadığını, yıllık izinlerinin eksiksiz kullandırıldığını ve son 5 günlük iznine karılık olarak da iş akdinin davacı tarafından emeklilik nedeniyle feshi sırasında ödendiğini, 269,39 TLnin yıllık iznin karşılığı olarak davacının banka hesabına yatırıldığını, tüm haklarının ödendiğini hiçbir alacağı olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştirMahkemece, tanık beyanları esas alınarak davacının fazla mesai alacağı talebinin kısmen kabulüne, yıllık izin ücreti alacağının da kullanılmayan 21 gün için kabulüne karar karar verilmiştir.HMK 'nun 26.maddesine göre hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Somut olayda, davacı dava dilekçesinde hafta içi 5 gün 08.00-18.00 saatleri arasında çalıştığını beyan ederek fazla mesai alacağı talebinde bulunmuştur. Davacının hafta sonu çalışma iddiası yoktur. Bu nedenle davacının talebi aşılarak, tanık beyanlarına itibarla cumartesi günü 08.00- 14.00 saatleri arasında çalışması nedeniyle 5 saat haftalık fazla mesai alacağına hükmedilmesi hatalıdır.2-6100 sayılı HMK'nun 31. maddesinde hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir şeklinde düzenleme yapılarak hakime yargılama sonunda doğruya ulaşma görevini yüklemiştir. Anayasamızın 141. maddesine göre, yargı basit, çabuk ve ucuz gerçekleşmelidir. Devlet yargının basit, ucuz ve çabuk gerçekleşmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak durumundadır. Zira hakkın tanınması ve korunmasındaki gecikmeler, hukuk devleti ilkesi ile uyumlu değildir, adil yargılanma hakkını ihlâl eder. Bu sebeple yargılama sonucunda ulaşılacak hüküm, doğru, gecikmemiş ve kendisinden beklenen etkiyi gösteren bir niteliğe sahip olmalıdır. Bundan dolayı belirsiz vakıaların açıklattırılmasına, eksikliklerin hâkim tarafından işaret edilerek taraflarca giderilerek yargılamanın uzatılmasının önüne geçilmesine ilişkin hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Usul hukuku için haksızlığın önlenmesinin anlamı, doğru hüküm kurulmasıdır. Bu hususta yapılacak bir inceleme içinse, tarafların iddialarını eksiksiz ve zaman, yer gibi somut unsurlarıyla tam bir açıklık içinde yargılamaya getirmeleri gerekmektedir. Doğru hüküm kuramama, bazen ise zayıf olan tarafın bir usûlî hakkı bilmiyor olması dolayısıyla söz konusu olmaktadır. Usulün hakkın özünün önüne geçemeyeceği gözetilerek tarafın bir vakıayı bütün ayrıntılarıyla getirmemiş olması dolayısıyla yargılamanın doğru ve adil bir hüküm kurmaya elverişli olacak şekilde aydınlatılmamış olması durumunda hâkim devreye girecek ve söz konusu usûlî olanağı tarafa hatırlatacaktır. Davacı son yıl izinlerinin kullandırılmadığından bahisle yıllık izin ücreti talebinde bulunmuştur. Davalı ise davacının işten ayrılırken 5 gün izin alacağının kaldığını ve 5 gün izin karşılığı olarak davacıya 269,39 TL ödeme yapıldığını savunmuştur. Dosyaya sunulan davacının izin kullanımını ve 5 gün ücretli izni kaldığını gösterir belge altında “yıllık izin çizelgemin doğruluğunu kabul ediyorum. 07.12.2010” ibaresinin yazılı olduğu ve altının davacı tarafından ismi yazılarak imzalandığı görülmektedir. Ayrıca banka hesap ekstresinin incelenmesinde davacının izin ücretine karşılık olarak ödediğini iddia ettiği 269,39 TL’nin banka aracılığı ile davacıya ödendiği de sabittir. Bu durumda yapılacak iş, davacıya belge altındaki imza gösterilerek kendisine ait olup olmadığı ve son ay bordrosu ile tahakkuk ettirilerek ödenen 269,39 TL’nin neyin karşılığı olarak ödendiğini sorup açıklattırmak ve çıkacak sonuca göre yıllık izin alacağı hakkında bir karar vermektir.O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 21.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.