Mahkemesi : Ceyhan 1. Asliye Hukuk Mahkemesi(İş Mahkemesi Sıfatıyla)Tarihi : 12/07/2013Numarası : 2011/237-2013/475 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacı vekilinin sunduğu temyiz dilekçesinde mahkeme kararının hangi nedenlerle bozulması gerektiğine dair temyiz nedeni bildirilmemiş olması, Dairemizce gerekçeli temyiz dilekçesi sunularak temyiz edilen dosyalarda da temyiz dilekçesinde belirtilen temyiz nedenleriyle bağlı kalınarak temyiz incelemesi yapılıyor olması ile yine mahkeme kararında Dairemizce kamu düzenini ilgilendiren ve re'sen bozma nedeni yapılmasını gerektirecek bir hata bulunmadığının anlaşılmasına göre, davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine. 2-Davacı, akaryakıt istasyonu olan davalı işyerinde market görevlisi olarak çalışırken kasa açığı çıktığı gerekçesiyle haksız olarak suçlanıp iş akdinin işverence feshedildiğini, fazla çalışma ve diğer tatil alacaklarının ödenmediğinden bahisle kıdem ve ihbar tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının ödetilmesini istemiştir. Davalı, davacının iş akdinin sorumlusu olduğu kasada açık çıkması nedeniyle feshedildiğini ve alacağı olmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, davalı işverenin haklı neden olmaksızın iş akdini feshettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Anayasanın 141'nci maddesi uyarınca, yargı kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297nci maddesinde de hüküm altına alınmıştır. Anılan anayasal ve yasal düzenlemeler gereğince yargıcın, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kararda göstermesi zorunludur. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır. Somut olayda, mahkeme kararının gerekçesinde, “…davacının net fazla çalışma alacağının 2.271,16 TL olduğu, davalı işyerinde ulusal bayram ve genel tatillerde çalışma yapıldığı tanıkların beyanları ile sabit olduğundan, davacının bilirkişi raporuna göre hesaplanan net ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının 435,40 TL olduğu, …davacının mahkememizce yukarıda hesap edilen net 2.271,16 TL fazla çalışma alacağının, bilirkişi raporuna göre hesap edilen net 435,40 TL ulusal bayram ve genel tatil alacağının olduğu, ancak yerleşik Yargıtay içtihatların da açıkça ifade edildiği üzere, bir işçinin hastalık, mazeret gibi çalışmadığı günler olabileceğinden tüm hizmet döneminde, fazla çalışma saatlerinin, ulusal bayram ve gelin tatitllerin tümünde çalışma yapması hayatın olağan akışına aykırı olmakla tespit edilen, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağından % 30 hakkaniyet indirimi yapılmasının uygun görüldüğü, buna göre davacının sonuç olarak hak ettiği, fazla çalışma alacağının net 940,47 TL, ulusal bayram ve genel tatili ücretinin net 304,78 TL olduğu belirlenmiştir.” denmesine rağmen hüküm fıkrasında “İhbar tazminatı alacağının kabulü ile net 940,47 TL ihbar tazminatı alacağının ,….Fazla çalışma alacağının kısmen kabulü ile net 1589,81 TL fazla çalışma alacağının..” tahsiline karar verilerek gerekçe ve hüküm fıkrası arasında çelişkiye sebebiyet verilmiştir. Karar, bu çelişki giderilerek bir hüküm verilmek üzere bozulmalıdır. 3-Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dosyaya sunulan bordrolarda bir kısım aylar için fazla mesai, genel tatil ve hafta tatili alacakları yönünden tahakkuklarının bulunduğunu, ancak, bordroların imzasız olması ve ödeme belgelerinin sunulmaması nedeniyle hesaplamada gözönüne alınmadığını belirtilerek, tanık beyanlarına göre hesaplama yapılmıştır. Mahkeme, fazla mesai hesabı konusunda, rapora bağlı kalmadan, yerleşik yargı içtihatlarına göre, re'sen hesaplama yapmak suretiyle hüküm kurmuştur. Ancak kurulan hüküm hatalıdır. Çünkü, dosyada dinlenen tanıklar, bir kısım maaş ödemelerinin banka kanalı ile yapıldığını bildirmişlerdir. Bu durumda, bordrolar imzasız olsa bile, eğer bordoların karşılığı birebir bankaya yatırılmış ise yani tahakkuku yapılan ücret ile bankaya yatan ücret aynı ise, tahakkuku yapılan fazla mesai, genel tatil ve hafta tatili ücretlerin davacıya ödendiği kabul edilmelidir. Bu durumda, bu aylar dışlanarak hesaplama yapılması gerekirken, banka kayıtları getirtilip ödemeler hiç incelenmeden, fazla mesai hesabı yapılması hatalı, bu raporun hükme alınması da isabetsiz olup bozma nedenidir. Yapılacak iş, davacının maaş hesabının, tüm çalışma dönemini kapsayacak şekilde bankadan getirtilerek yeniden bilirkişi incelemesi yapılarak ve fazla mesai hesabında, mahkeme tarafından yapılan hesaplama usulünün yerinde olduğu da gözönünde tutularak, rapor tanzim ettirmek ve çıkacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir. 4- Kabule göre de, mahkemece, 24 saat çalışıp 24 saat dinlenme usulüyle çalışan davacının tüm ulusal bayram ve genel tatillerde çalıştığını kabul ederek hesaplama yapılan bilirkişi raporunun hükme esas alınması hatalı olmuştur. Bu sistemde çalışan bir işçinin, tatil günlerinin yarısında çalışıp diğer yarısında çalışmadığını kabul etmenin olaya daha uygun olduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davacıya yükletilmesine, 24.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.