Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 608 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 194 - Esas Yıl 2008





Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü: Mahkemece, dava ve temyiz konusu 101 ada 15 parsel sayılı taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olmadığı, tespit gününde adına tescile karar verilen zilyetleri yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de vergi kaydı uygulaması yetersiz olduğu gibi yapılan araştırma uygulama hüküm vermeye yeterli olmadığı gibi yöntemine de uygun değildir. Kural olarak meraların çıplak mülkiyeti hazineye, intifaı köy tüzel kişiliğine aittir. Çekişmeli taşınmazın mera niteliği ile sınırlandırılmak suretiyle tesbit edildiği dikkate alındığında köy tüzel kişiliğine yöneltilen davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi doğru değildir. Anılan köy tüzel kişiliği bu olgular karşısında davanın gerçek tarafıdır. Yanlar arasındaki uyuşmazlık dava konusu taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olup olmadığı yönünde toplanmıştır. Gerçekten çekişmeli taşınmazın doğusunda ve güneyinde komşu 101 ada 14 ve 16 parsel sayılı taşınmazların mera niteliğiyle sınırlandırılmak suretiyle tesbit edildiği dosya içeriğiyle belirlenmiştir. Kural olarak, mahkemece bir yerin mera olarak kabul edilebilmesi için taşınmazın yetkili idari merciiler tarafından mera olarak tahsis edilmesi yada taşınmazın öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde kamu malı niteliğinde mera olarak kullanılagelmiş olmasına bağlıdır. O halde uyuşmazlığın saptanan niteliği dikkate alınarak taşınmazın bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından 4753-5618 sayılı Yasalar uyarınca mera tahsisi yapılmış ise Özel İdare Müdürlüğünden 4753 ve 5618 sayılı Yasalar uyarınca taşınmazın bulunduğu bölgede mera tahsisi yapılmamış ise aynı doğrultudaki araştırma, 4342 sayılı Yasa uyarınca, taşınmazın bulunduğu Mülki Amirlikten sorulup saptanması zorunludur. Mahkemece bu doğrultuda yöntemine uygun bir araştırma ve soruşturma yapılmamıştır. Kuşkusuz 4753 ve 5618 sayılı Yasalar ile 4342 sayılı Yasalar uyarınca taşınmazın bulunduğu bölgede mera tahsisi yapılmamış ise, aynı doğrultudaki araştırma dava sonucunda yararı olmayan taşınmazın bulunduğu köye komşu belde yada köyler halkından seçilecek elverdiğince yaşlı, yansız yerel bilirkişi ve tanıkların anlatımları ile uyuşmazlık çözümlenecektir. O halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından 4753 ve 5618 sayılı Yasalar uyarınca mera tahsisi yapılıp, yapılmadığı Özel İdare Müdürlüğünden 4342 sayılı Yasa uyarınca mera tahsisi yapılıp yapılmadığı ise Mülki Amirlikten ayrı ayrı sorulup saptanmalı, yapılmış ve bu yönetimsel işlemler kesinleşmiş ise mera tahsis haritası ve eki belgeler merciiden getirtilmeli, bundan sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, dava konusu taşınmazın bulunduğu köye komşu belde yada köyler halkından seçilecek yerel bilirkişi ve tanıklar ve uzman bilirkişi, tapu fen memuru ve uzman ziraatçi bilirkişi ve tutanak bilirkişilerinin tümü hazır olduğu halde dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, taşınmazın bulunduğu bölgede mera tahsisi yapılmış ise mera tahsis haritasının ölçeği ile kadastro paftasının ölçeği eşitlendikten sonra yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi fen memuru eliyle yerine her iki harita çakıştırılmak suretiyle uygulanmalı, uygulamada haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalar ile arz üzerindeki doğal yada yapay sınır yerlerinden yararlanılmalı, bu yolla dava konusu taşınmazın mera tahsis haritasının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamaya meydan vermeyecek şekilde belirlenmeli, taşınmazın bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından mera tahsisi yapılmamış ise yerel bilirkişi ve tanıklardan dava konusu taşınmazın öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde mera olarak kullanılıp kullanılmadığı yolunda bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, tespitte saptanan hukuksal olgu dikkate alınarak taşınmazın mera olup olmadığı yolunda tutanak bilirkişilerinden de ayrıntılı, gerekçeli, olaylara dayalı bilgiler alınmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları çeliştiği takdirde tespit tutanağı bilirkişileri taşınmaz başında ayrı ayrı dinlenerek yerel bilirkişi ve tanıkların anlatımları ile tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları arasındaki çelişki duraksamasız giderilmeli, taşınmazın bu yolla kamu malı niteliğinde mera olduğu saptandığı takdirde bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğin süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımadığı gözönünde tutulmalı, öte yandan uzman ziraatçi bilirkişi aracılığıyla taşınmaz bizzat mahkemece görülüp gözlenmeli, taşınmazın fiziksel yapısı meyil durumu, taş ve toprak unsurundan hangisinin galip olduğu ayrıntılı şekilde keşif tutanağına geçirilmeli, komşu taşınmazların toprak yapısı ile dava konusu taşınmazın toprak yapısı mukayese edilmeli, bu fiziksel olgular da keşif tutanağına aynen geçirilmeli, dava konusu taşınmaza komşu taşınmazların tespit tutanakları içeriğine göre tespitlerine bir kayıt ve belge esas alınmamış ise tutanakları içeriğinde vurgulanan maddi ve hukuki olgularla yerel bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmeli, bir kayıt ve belge esas alınmış ise sözü edilen belgelerin nizalı parsel yönünü ne biçimde ve kimin yeri olarak sınır gösterdiği irdelenip incelenmeli, davalı olup olmadıkları tespitlerinin kesinleşip kesinleşmediği de incelenip, irdelenmeli, dava konusu taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olmadığı sonucuna varıldığı takdirde yerel bilirkişi yardımı uzman bilirkişi eliyle davacı V..... A.....'ın tutunduğu 1937 tarih 69 tahrir sayılı vergi kaydı 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi hükmü uyarınca yöntemine uygun şekilde yerine uygulanarak kapsamı belirlenmeli, vergi kaydında tarif edilen sınır yerleri uzman bilirkişiye haritada işaret ettirilmeli, vergi kaydının mülkiyet belgesi olmadığı düşünülerek yeterli biçimde zilyetlik araştırması yapılmalı, taşınmazın öncesinin kime ait olduğu, kimden kime kaldığı, zilyetliğin başlangıç günü, süresi, sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, özellikle uzman bilirkişi fen memurundan keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye uzman ziraatçi bilirkişiden ise mahkemenin keşif tutanağına geçen gözlemini yansıtmaya elverişli ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, tutunulan vergi kaydında doğuda meranın sınır yeri tarif edildiği gözönünde tutularak bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek ve taşınmazın sınırlarını oluşturan eylemli durumda gözönüne alınarak sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu olgular gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi davaya katılma istemi bulunan hakkında hüküm yerinde olumlu yada olumsuz bir karar verilmemiş olması ve adı geçene hükmün yöntemine uygun biçimde tebliğ edilmemiş olması dahi isabetsiz, davalı hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 21.2.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.