Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6019 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 6499 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : Kocaeli 6. İş MahkemesiTarihi : 18/12/2012Numarası : 2012/463-2012/172 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı işyerinde kaynakçı olarak çalıştığını, sözleşmenin haksız olarak işveren tarafından sonlandırıldığını belirterek kıdem, ihbar tazminatı ile birtakım işçilik alacaklarının davalılardan tahsilini talep etmiştir. Davalı M.. A.. , kendilerinin B.. Bakım Onarım şirketine anahtar teslimi iş yaptırdıklarını, davacının 27.06.2006-25.09.2008 yılları arası diğer davalı şirkette çalıştığı belirterek davanın reddini istemiştir. Davalı B.. Bakım Onarım şirketi, kendilerinin B.. Gemi inşa şirketinden farklı olduklarını, davacının iş akdi sona erdiğinde kendisine kıdem,ihbar tazminatı ile birtakım işçilik alacaklarının ödendiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında davacının hizmet süresi, ibranamenin geçerliliği ve davalıların sorumlu oldukların miktarının tespiti noktalarında ihtilaf bulunmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz. İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlülüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir: Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkündür, İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez . İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez. Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 21 inci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir. İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 31 inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir . Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez. İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir . Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz. Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir). İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Somut olayda, mahkemece davacının 3 yıl 2 ay 3 gün davalılar nezdinde çalıştığı kabul edilmiştir. Ancak dosya kapsamından 14.06.2005-27.12.2005 tarihleri arasında çalıştığı işyerinin hangi şirket olduğu anlaşılamamaktadır.Bu nedenle mahkemece yapılması gereken, söz konusu dönemde çalışılan şirketi tespit ederek hizmet süresini yeniden tespit etmektir. Davacı B.. Bakım Onarım Şirketine 31.12.2009 tarihli bir ibraname vermiştir. İbranamede bu tarihe kadar olan tüm hafta sonu, ulusal bayram ve genel tatil ve yıllık izin alacaklarının 1400,00TL karşılığı aldığını kabul ederek , işveren ibra edilmiştir. Mahkemece bu ibraname değerlendirilmemiştir. Bu nedenle mahkemece yapılması gereken ibraname konusunda davacının isticvap edilmesi ve çıkacak sonuca göre yeniden değerlendirme yapılması gerekecektir. Mahkemece, davacının 27.06.2006-25.09.2008 arası dönemde davalı B.. Bakım da çalıştığı kabul edilerek alt işverenin bu dönem alacaklardan sorumlu tutulmasına karar verilmiştir. Davalı B.. Bakım Onarım ise, davacının 26.07.2007-25.09.2008 tarihleri arası kendi nezdinde çalıştığını iddia etmiştir. Yapılan yargılamada alt işveren olan B.. Bakım da geçen süre kesin olarak tespit edilememiştir. Bu nedenle mahkemece yapılması gereken, tanıkları tekrar dinlemek ve asıl işveren M.. Tersanesi ile alt işveren B.. Bakım arasındaki sözleşmeyi de incelemek suretiyle davacının alt işveren nezdinde geçen hizmet süresini tespit etmek ve çıkacak sonuca göre bir karar vermektir. Mahkemece bu hususlar yerine getirilmeksizin eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 13.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.