Mahkemesi : Alanya İş MahkemesiTarihi : 05/09/2013Numarası : 2012/190-2013/250 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı, davalıya ait otelde kat görevlisi olarak 16.06.1992'den itibaren çalışmaya başladığını, iş aktinin işveren tarafından haksız ve bildirimsiz şekilde 26.10.2011 günü feshedildiğini, sezonluk çalışmasının 01 Nisan-30 Ekim tarihleri olup sezonluk olmasına karşın her yıl aynı dönemlerde çalışması devam ettiğinden iş sözleşmesinin baştan beri belirsiz süreli olduğunu iddia ederek, kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ücretlerinden oluşan işçilik alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalı süresinde verdiği cevap dilekçesi ile, davacının 26.10.2011'de sezon sonu olması dolayısıyla işinden ayrılıp 2012 yılı sezon açılışında gelmediğini, kıdem ve ihbar tazminatı ile diğer işçilik alacaklarının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiş, davalı vekili daha sonra verdiği 26.06.2013 günlü dilekçesi ile cevap dilekçesini ıslah ettiklerini bildirerek zamanaşımı def'inde bulunmuştur. Mahkemece iş aktinin işveren tarafından haksız ve bildirimsiz feshedildiği gerekçesiyle bilirkişi raporunda hesaplanan kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma, ulusal bayram genel tatil, hafta tatili ücretlerine hükmedilmiş; davalının cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle ileri sürdüğü zamanaşımı def'i gözetilmemiştir. Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir. Zamanaşımı, bir maddi hukuk kurumu değildir. Diğer bir anlatımla zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır. Zamanaşımı def'inin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi mümkündür. (Yargıtay HGK.4.6.2011 gün, 2010/9-629 E.2011/70 K.) Somut olayda, davalının süresinde verdiği cevap dilekçesini ıslah ederek ileri sürdüğü zamanaşımı def'i mahkemece gözetilmemiştir. Dava dosyasında, süresinde verilmiş bir cevap dilekçesi olduğundan anılan cevabın ıslahı suretiyle zamanaşımı def'inde bulunulması usul ve yasa gereği gözetilmesi gereken bir savunmadır. Mahkemenin anılan yönü değerlendirmeden bilirkişi raporundaki 16.06.1992-26.10.2011 tarihleri arasındaki süreye ilişkin hesaplanan fazla çalışma ve genel tatil alacaklarına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 13.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.