Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 593 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19821 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : Adana 1. İş MahkemesiTarihi : 15/02/2013Numarası : 2011/852-2013/62 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine. 2-Davacı vekili, kıdem ve ihbar tazminati ile yıllık izin, genel tatil, hafta tatili ve fazla mesai ücreti alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalı davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Somut olayda, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda da açıkça belirtildiği gibi dosyada mevcut bordrolarda fazla mesai alacağının ayrıca bir ödeme kalemi olarak gösterildiği ve davacı işçinin bu şekilde düzenlenen bordroya herhangi bir ihtirazi kayıt koymadan fazla mesai alacaklarını imza karşılığında aldığı anlaşılmış olmasına rağmen itiraz üzerine aldırılan ek bilirkişi raporunda çok belirli ve kesin olmayan tanık beyanlarına itibar edilerek, ödenenler dışında ilave fazla mesai alacağının kabul edilmesi yerinde görülmemiştir. 3-Davacı, iş akdinin işveren tarafından haksız olarak sona erdirildiğini ve kendisine baskı ile kağıtlar imzalatıldığını iddia etmiş; davalı ise davacının işi bıraktığını savunmuştur. Dosya içerisinde bulunan davacı tarafından imzalanan ve imza inkarı bulunmayan 28.06.2011 tarihli ibraname ile davacı ailevi nedenlerden dolayı işi bıraktığını ve çalıştığı döneme ilişkin olarak hak ve alacağı olan 1.692,21 TL'yi elden aldığını, herhangi bir hak ve alacağı kalmadığını beyan ederek davalıyı ibra etmiştir. Davacı, dava dilekçesinde kendisine baskı ile kağıtlar imzalattırıldığını iddia etmiş ise de, davacı tanıklarının feshe yönelik bilgileri olmadığı gibi dosya içerisinde davacının iddiasını doğrulayan başkaca bir delil de bulunmamaktadır. Böyle olunca; Mahkemece, iş akdinin fazla mesai ve genel tatil alacakları ödenmediği için davacı işçi tarafından haklı olarak feshedildiği kabul edilmiş ise de; davacı 28.06.2011 tarihli ibraname ile, ailevi nedenlerden dolayı işi bıraktığını beyan ettiğine göre artık davacının iş akdini işçilik alacakları ödenmediğinden bahisle haklı nedenle feshettiğinden ve davacının kıdem tazminatına hak kazandığından söz edilemez. Söz konusu ibranamede yer alan ve davacının kabulünde olan 1.692,21 TL'nin hangi alacak kalemine ilişkin olarak ödendiği belirtilmediğinden mahkemece bu miktar kıdem tazminatından mahsup edilerek hüküm kurulmuştur. İş sözleşmesinden doğan para borçlarının kısmi ifasında, mahsubun ne şekilde yapılacağı ile ilgili 4857 sayılı İş Kanununda özel bir düzenleme bulunmadığından, Borçlar Kanununun genel hükümleri kapsamında sorun çözümlenmektedir. İşçinin işverenden bir alacağının, örneğin sadece kıdem tazminatı alacağının bulunduğu durumlarda, kısmi ödeme nedeniyle mahsup işlemi Borçlar Kanununun 84üncü maddesi çerçevesinde yapılacaktır. Dairemiz uygulamasına göre, temerrüde düşmüş olan işverenin yaptığı kısmi ödeme işçinin bu hususta beyanda bulunup bulunmadığına bakılmaksızın öncelikle faiz ve masraflara mahsup edilmelidir. İşçinin birden fazla alacağının söz konusu olması halinde, yapılan kısmi ödemenin hangi alacağa ilişkin olduğu işveren tarafından ödeme sırasında belirtilmemiş ve işçi tarafından da bu husus makbuzda gösterilmemiş ise, mahsup işlemi Borçlar Kanununun 86 ncı maddesine göre yapılacaktır. İş Kanununda işçinin sözleşme ve kanundan doğan alacaklarının muacceliyet ve vade zamanları konusunda değişik hükümler öngörülmüştür. 4857 sayılı İş Kanununa göre ücret en geç ayda bir ödenir (m.32/5). İş hukuku mevzuatımızda Basın İş Kanununun 14 üncü maddesi hariç, ücretin peşin ödeneceğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle ücret, çalışılan ayı takip eden aybaşında muaccel hale gelmektedir. Fazla mesai, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin muacceliyet tarihleri normal aylık ücret gibidir. İşçinin ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti sözleşmenin feshi ile muaccel hale gelir. 1475 sayılı İş Kanununun 14 ve 4857 sayılı İş Kanunun 120 nci maddesi uyarınca, işveren kıdem tazminatı borcu bakımından iş sözleşmesinin feshedildiği tarihte temerrüde düşer. Yukarıda belirtilen diğer tazminat ve alacaklar bakımından ise, tarafların sözleşme ile kararlaştırdıkları ödeme zamanı ya da işçi tarafından gönderilecek ihtarnamede belirtilen ödeme günü itibariyle işverenin temerrüdü gerçekleşir. Buna göre örneğin, 5.000 TL ihbar tazminatı, 7.500 TL kıdem tazminatı, 2.500 TL ücret, 2.000 TL fazla mesai ve 500 TL yıllık izin ücreti alacağı olmak üzere takibe konu yapılmamış toplam 17.500 TL alacağı olan bir işçiye işveren tarafından yapılacak 15.000 TL lik bir kısmi ödeme, öncelikle muaccel olan normal aylık ücret ve fazla mesai alacağına ilişkin borçlarına mahsup edilmelidir. Kalan miktar ihbar ve kıdem tazminatı ile izin ücreti borcuna mahsup edilecektir. Anılan borçların muacceliyet tarihleri aynı olduğundan, temerrüt tarihi önce gerçekleşmiş olan borca yani kıdem tazminatına mahsup edilecektir. Kalan 3.000 TL lik ödemenin, ihbar ve izin ücreti borcuna mahsubu anılan borçların muacceliyet ve temerrüt tarihlerinin aynı olması nedeni ile miktarları ile orantılı olarak yapılacaktır. Kalan toplam borç 5.500 TL olup, ihbar tazminatının bu miktara oranı 5.000/5.500 = 10/11, izin ücretinin oranı 500/5.500 = 1/11 olmakla, 3.000 X 10/11 = 2.727 TL ihbar tazminatına, 3.000 X 1/11 = 273 TL izin alacağına mahsup edilecektir. Böylece işverenin 2.273 TL ihbar tazminatı, 227 TL izin ücreti olmak üzere toplam 2.500 TL borcu kalmış olacaktır. Davacı işçi, kıdem tazminatına hak kazanamadığına göre bu talebinin reddi ile mahkemece mahsup işleminin yukarıda belirlenen kriterlere göre yapılması yerine yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup bozma nedenidir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 20.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.