Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davacı ... tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Kadastro sırasında dava ve temyize konu 120 ada 87, 131 ve 175 parsel sayılı sırasıyla 6888,20 m2, 5108,87 m2 ve 3067,94 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar miras yoluyla gelen hakka, paylaşmaya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak davalı ... .... adına tespit edilmiştir. Davacı ... miras yoluyla gelen hakka dayanarak dava açmıştır. Mahkemece özetle “dava ve temyize konu taşınmazların davacı ile davalının bayiinin kök miras bırakanı ...'ya veya ...'nın oğlu ...........'a ait olup olmadığının belirlenmesi, akabinde taşınmazların belirlenecek kök miras bırakanın mirasçıları arasında yöntemine uygun şekilde paylaşılıp paylaşılmadığının araştırılması, taşınmazların tarafların ortak miras bırakanından kalmadığının belirlenmesi halinde usulüne uygun zilyetlik araştırması yapılması” gereklerine değinen bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda ; davanın reddine, dava konusu 120 ada 87, 131 ve 175 parsel sayılı taşınmazların tespit gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı ... tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece, dava ve temyize konu taşınmazların davacı ile davalının bayiinin kök miras bırakanı ...'ya ait olduğu, muris ...'nın ölümünden sonra taşınmazların davalı ... ....'in de bayii olan davalı ... tarafından kullanıldığı ve davalı ... tarafından yaklaşık 30 yıl önce davalı ...'e satıldığı, taşınmazlar üzerinde davalı ... .... yararına 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de mahkemece varılan sonuç dosya içeriğine uygun düşmemiştir. Somut olayda davacı her ne kadar taşınmazların öncesinde babası olan ...........'dan kaldığını belirterek dava açmış ise de keşifte ve sonrasında 09.05.2012 tarihli beyan dilekçesinde taşınmazların kök muris ...'dan kaldığını beyan etmesi, temyiz dilekçesinde de aynı beyanını tekrar etmesi, ayrıca dinlenilen bir kısım tanıkların da taşınmazların öncesinde miras bırakan ...'ya ait olduğunu ifade etmeleri ile davanın taraflarının beyanlarının lehlerine olduğu kadar aleyhlerine de delil teşkil edeceği hususları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu taşınmazların tarafların kök murisi olan ...'dan kaldığı mahkemece yapılan keşif uygulama ve toplanıp değerlendirilen deliller ile belirlenmiştir. Bu husustan ayrı olarak davalıların dayanağı olan taşınmazın satışına dair noter senedinin de dava konusu taşınmazları kapsamadığı yapılan keşif ve yerel bilirkişi sözleri ile belirlenmiştir. Böylesi bir durumda dava konusu taşınmazların tarafların kök miras bırakanı ...'ya ait olduğu, muris ... tarafından taşınmazların satılmadığı ve ölümü ile birlikte ispat yükü üzerinde olan davalı ve bayiinin muris ... terekesinin paylaşıldığı hususunu ispat edemedikleri, taşınmazların muris ... mirasçıları arasında iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi tereke malı olduğunun kabulü zorunludur. Yukarıdaki açıklamalardan sonra somut olay irdelendiğinde ; davacının miras yoluyla gelen hakka dayanarak ve taşınmazların taksim edilmediğini öne sürerek dava açtığı, buna karşılık davalı ... ....'in taşınmazların davalı ... tarafından kendisine satıldığını savunduğu dosya kapsamı ile belirlidir. Nitekim davalının bayii olan .....'in muris ... mirasçılarından bir tanesi olduğu, her ne kadar ..... dava konusu taşınmazların muris ...'nın annesi ...'ya onun da kendisine sattığını ileri sürmüş ise de bu iddiasını kanıtlamayamadığı gibi tüm dosya kapsamına göre gerek davalı ... gerekse .....'in taşınmazları sattığı ve terekeye karşı üçüncü kişi konumunda olan İsmet, ..... dışındaki davacı ve dava dışı diğer muris ... mirasçılarının taşınmazların davalı ...'e satışına muvafakat verdikleri noktasını dahi kanıtlayamamışlardır. Bilindiği üzere elbirliği mülkiyetinde ortaklar dışında üçüncü kişiye satışın geçerli olabilmesi için satışa tüm ortakların katılması ya da muvafakat vermeleri zorunlu olup, davalı ...'in dava konusu taşınmazları davalı ...'e satışı geçersizdir. Böylesi bir durumda somut olayda değerlendirilmesi gereken husus terekeye karşı üçüncü kişi konumunda olan davalı ... lehine müstakilen 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususudur. Her ne kadar mahkemece davalı ... yararına 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği kabul edilmiş ise de ; davalı ...'in dayanağı olan satış senedinin 20.12.1989 tarihli olduğu, ayrıca aynı davalının 14.04.2005, 12.05.2005 ve 26.05.2005 tarihli duruşmalarda benzer olarak taşınmazı 1989 yılında satın aldığını beyan ettiği, her nekadar keşifte dinlenilen yerel bilirkişi ve tanıkların taşınmazların davalı ... tarafından yaklaşık 25-30 yıl önce satın alınarak zilyet edildiği belirtilmiş ise de davalının beyanları, dayanağı satış senedi ile tarafların beyanlarının kendi lehlerine olduğu kadar aleyhlerine de delil teşkil edeceği kuralı karşısında yerel bilirkişi ve tanıkların taşınmazların davalı ... tarafından kullanılmasına dair soyut beyanlarına değer atfedilemeyeceği, bu hal ile taşınmazların kadastro tespitinin 2005 yılında yapıldığı, tespit tarihi olan 2005 yılı ile taşınmazların davalı ...'e satış yılı olan 1989 yılı arasında 20 yıllık kazanmayı sağlayan zilyetlik süresinin davalı ... lehine somut olayda gerçekleşmediği toplanıp değerlendirilen deliller ile belirlenmiştir. Mahkemece bu olgular gözönüne alınarak ve davacının kendi payına yönelik talepte bulunduğu gözetilmek suretiyle kök muris ...'dan davacıya isabet eden miras payı açısından davanın kabulüne davacı adına miras bırakan ... terekesinden davacıya isabet eden miras payının davacı adına, geriye kalan payın ise davalı ... .... adına tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacı ...'in temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde davacıya iadesine, 29.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.