Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşılmakla dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü: Kadastro sırasında 127 ada 1 parsel sayılı 1323,493 m2 yüzölçümündeki taşınmaz devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu belirtilerek ham toprak niteliği ile davalı hazine adına tespit edilmiştir. Davacı Eğrekdere Köyü Tüzel Kişiliği taşınmazın Eğrekdere Köyü merası olarak sınırlandırılması istemiyle dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine, taşınmazın tespit gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece, dava ve temyize konu 127 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olmadığı, tespit gününde adına tescile karar verilen zilyet davacı köy tüzel kişiliği yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de yapılan araştırma uygulama hüküm vermeye yeterli değildir. Yanlar arasındaki uyuşmazlık dava konusu taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olup olmadığı yönünde toplanmıştır. Kural olarak, mahkemece bir yerin mera olarak kabul edilebilmesi için taşınmazın yetkili idari merciler tarafından mera olarak tahsis edilmesi yada taşınmazın öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde kamu malı niteliğinde mera olarak kullanılagelmiş olmasına bağlıdır. O halde uyuşmazlığın saptanan niteliği dikkate alınarak öncelikle taşınmazın bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından 4753-5618 sayılı Yasalar uyarınca mera tahsisi yapılmış ise Özel İdare Müdürlüğünden, 4753 ve 5618 sayılı Yasalar uyarınca taşınmazın bulunduğu bölgede mera tahsisi yapılmamış ise aynı doğrultudakiaraştırma, 4342 sayılı Yasa uyarınca, Mülki Amirlikten sorulup saptanması zorunludur. Mahkemece bu doğrultuda yöntemine uygun bir araştırma ve soruşturma yapılmamıştır. Kuşkusuz 4753 ve 5618 sayılı Yasalar ile 4342 sayılı Yasalar uyarınca taşınmazın bulunduğu bölgede mera tahsisi yapılmamış ise, aynı doğrultudaki araştırma dava sonucunda yararı olmayan taşınmazın bulunduğu köye komşu belde yada köyler halkından seçilecek elverdiğince yaşlı, yansız, yerel bilirkişi ve tanıkların anlatımları ile uyuşmazlık çözümlenecektir. O halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için öncelikle Tuzluca/Barış Hukuk Mahkemesinin 1949/15-63 E.K. sayılı dava dosyası getirtilmeli, dava dosyası bulunamıyorsa karar kartonundan anılan ilamın kesinleşme gününü gösterecek biçimde onaylı örneği varsa haritası da yerinden getirtilmeli, daha sonra dava konusu 127 ada 1 parsel sayılı taşınmazın bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından 4753 ve 5618 sayılı Yasalar uyarınca mera tahsisi yapılıp yapılmadığı Özel İdare Müdürlüğünden, 4342 sayılı Yasa uyarınca mera tahsisi yapılıp yapılmadığı ise Mülki Amirlikten Kaymakamlık makamından sorulup saptanmalı, yapılmış ve bu yönetimsel işlemler kesinleşmiş ise mera tahsis haritası ve eki belgeler merciinden getirtilmeli, bundan sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, dava konusu taşınmazın bulunduğu köye komşu belde yada köyler halkından seçilecek yerel bilirkişi ve tanıklar ve uzman bilirkişi, tapu fen memuru ve uzman ziraatçi bilirkişi, ziraat yüksek mühendisi veya ziraat mühendisi ve tutanak bilirkişilerinin tümü hazır olduğu halde dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, mera tahsisi yapılmış ise mera tahsis haritasının ölçeği ile geniş kapsamlı kadastro paftasının ölçeği eşitlendikten sonra yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi fen memuru eliyle yerine her iki harita çakıştırılmak suretiyle uygulanmalı, uygulamada haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalar ile arz üzerindeki doğal yada yapay sınır yerlerinden varsa değişmez nitelikte sınır yeri sayılabilecek kişi taşınmazlarından da yararlanılmalı, bu yolla dava konusu taşınmazın mera tahsis haritasının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamaya meydan vermeyecek şekilde belirlenmeli, aynı yöntemle az yukarıda sözü edilen ilam varsa eki haritada aynı yöntemle yerine uygulanarak kapsamı belirlenmeli, sözü edilen ilamın haritası yoksa ilamda tarif edilen sınır yerlerinden yararlanılarak ilamın kapsamı belirlenmeli, taşınmazın bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından mera tahsisi yapılmamış ise yerel bilirkişi ve tanıklardan dava konusu taşınmazın öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde kamu malı niteliğinde mera olarak kullanılıp kullanılmadığı yolunda bilirkişi ve tanıklardan somut olaylara dayalı ayrı ayrı bilgiler alınmalı, tespitte saptanan hukuksal olgu açık bir deyişle taşınmazın türünün ham toprak niteliğiyle belirlendiği dikkate alınarak dava konusu taşınmazın mera olup olmadığı yolunda tutanak bilirkişilerinden de ayrıntılı, gerekçeli, somut olaylara dayalı bilgiler alınmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanlarının çeliştiği gözönüne alınarak belirtmelik tutanağı bilirkişileri ve tespit tutanağı bilirkişileri de taşınmaz başında ayrı ayrı dinlenerek yerel bilirkişi ve tanıkların anlatımları ile tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları arasındaki çelişki duraksamasız giderilmeli, dava konusu 127 ada 1 parsel sayılı taşınmazın öncesinin kamu malı niteliğinde mera olduğu saptandığı takdirde bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğin süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımadığı gözönünde tutulmalı, öte yandan uzman ziraatçi bilirkişi aracılığıyla çekişmeli taşınmaz bizzat mahkemece görülüp gözlenmeli, taşınmazın fiziksel yapısı, meyil durumu, taşınmazda taş ve toprak unsurundan hangisinin galip olduğu ayrıntılı şekilde keşif tutanağına geçirilmeli, dıştan komşu taşınmazların toprak yapısı ile dava konusu taşınmazın toprak yapısı mukayese edilmeli, bu fiziksel olgular da keşif tutanağına aynen yansıtılmalı, dava konusu taşınmaza komşu taşınmazların tespit tutanakları içeriğine göre tespitlerine bir kayıt ve belge esas alınmamış ise anılan taşınmazların tespit tutanakları içeriğinde vurgulanan maddi ve hukuki olgularla yerel bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmeli, bir kayıt ve belge esas alınmış ise sözü edilen belgelerin nizalı parsel yönünü ne biçimde ve kimin yeri olarak sınır gösterdiği incelenmeli, sözü edilen taşınmazların davalı olup olmadıkları tespitlerinin kesinleşip kesinleşmediği incelenip irdelenmeli, dava konusu taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olmadığı sonucuna varıldığı takdirde, yeterli biçimde zilyetlik araştırması yapılmalı, taşınmazın öncesinin kime ait olduğu, kimden kime kaldığı,taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç günü, süresi, ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı olaylara dayalı bilgiler alınmalı, özellikle uzman bilirkişi fen memurundan keşfi izlemeye, yerel bilirkişi ve tanık sözlerini denetlemeye uzman ziraatçi bilirkişiden ise mahkemenin keşif tutanağına yansıtılan gözlemini aynen duraksamasız yansıtmaya elverişli biçimde ayrıntılı, gerekçeli yargı denetimine açık rapor alınmalı, dava konusu taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olmadığı sonucuna varıldığı takdirde zilyetliğe ilişkin deliller değerlendirilerek karar verileceği düşünülmeli, taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olduğu sonucuna varıldığı takdirde iddianın öne sürülüş biçimi dikkate alınarak aidiyet uyuşmazlıklarının kadastro mahkemesinde görülemeyeceği görev olgusunun kamu düzenine ilişkin istek olmasa da yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözönüne alınacağı düşünülerek dava dilekçesinin görev yönünden reddine dosyanın usulün 27 maddesi hükmü uyarınca görevli ve yetkili hukuk mahkemesine gönderilmesine tutanak ve eki belgelerin onaylı örnekleri dosyada alı konularak asıllarının kütüklerin devri halinde Tapu Sicil Müdürlüğüne aksi halde Kadastro Müdürlüğüne gönderilmesine karar verileceği düşünülmeli, bundan sonra 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14, 14/son, 18, 34, 26, 27 maddeleri hükmü eşliğinde ayrıca usulün 27 ve 237 maddeleri gözönüne alınarak toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu olgular gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz,olduğu gibi dava niteliği dikkate alınarak dava ekonomisine aykırı düşecek biçimde gereksiz yere bir uzman bilirkişi fen elemanı yerine iki fen elemanının götürülmüş olması, mahkeme hakiminin bu konuda etkili bir denetim ve kontrolu olmadığı gibi kabule görede taşınmazın yüzölçümü (100) yüz dönümden fazla olduğu halde 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14/son maddesi hükmüne aykırı biçimde taşınmazın davacı taraf adına tesciline karar verilmesi dahi isabetsiz davacı Eğrekdere Köyü Tüzel Kişiliğinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde ilgilisine iadesine, 25.12.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.