Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 53 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16647 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : Samsun 3. İş MahkemesiTarihi : 19/03/2013Numarası : 2011/396-2013/127 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1- Davalının temyizi yönünden; 6100 sayılı HMK'nun geçici 3.madde 1.fıkrasına göre; “Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmi Gazete'de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” 2.fıkrasına göre; Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454'üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Miktar ve değeri temyiz kesinlik sınırını aşmayan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar HUMK'nun 427/2.maddesi uyarınca temyiz edilemez. Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir. Temyiz kesinlik sınırı belirlenirken yalnız dava konusu edilen taşınır malın veya alacağın değeri dikkate alınır. Faiz, icra(inkar)tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama giderleri hesaba katılmaz. Birleştirilen davalarda, temyiz sınırı her dava için ayrı ayrı belirlenir. İhtiyari dava arkadaşlığında, temyiz sınırı her dava arkadaşının davası için ayrı ayrı belirlenir. Karşılık davada, temyiz sınırı asıl dava ve karşılık dava için ayrı ayrı belirlenir. Tespit davalarında, temyiz sınırı tespit davasının öncüsü olduğu eda davasının miktar ve değerine göre belirlenir. Temyiz sınırından fazla bir alacağın tamamının dava edilmiş olması halinde, hükümde asıl istemin kabul edilmeyen bölümü temyiz sınırını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Kısaca temyize konu edilen miktara bakılarak kesinlik belirlenir. Alacağın bir kısmının dava edilmesi halinde, kısmi davada kesinlik sınırı dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirlenir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 06.06.1975 gün ve 1975/6-8 sayılı içtihadında “5521 sayılı yasada açık düzenleme olmamakla birlikte, bu yasanın 15.maddesindeki düzenleme gereği HUMK'nun 427.maddesindeki kesinlik sınırının iş mahkemelerinde verilen kararlarda da uygulanması gerektiği, grup halinde açılan davaların salt iş mahkemelerine özgü bir dava türü olmadığı, bu nedenle seri olarak açılan davalarda her dosya için kesinlik sınırına bakılması gerektiği” açıkça belirtilmiştir. 2013 yılında mahkemelerce verilen kararların temyiz edilebilmesi için temyize konu dava değerinin 1.822,00 TL'sını geçmesi gerekir. Somut olayda temyize konu edilen miktar1.302,57-TL olup karar tarihi itibariyle hüküm kesin nitelik taşıdığından davalının temyiz dilekçesinin reddi gerekir. 2- Davacı temyizine gelince, Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine 3-Davacı, 28/03/2005 tarihinden 05/10/2010 tarihine kadar 1.000,00 TL ücretle ustabaşı olarak çalıştığı, aralıksız çalışan davacıya hak ettiği kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma ve bayram çalışma ücretlerinin ödenmediği haftanın 6 günü 07:00-17:00, haftanın 3 günü sabah 07:00 akşam 22:00 saatleri arasında, dini bayramların ilk 2 günü hariç diğer günlerinde ve milli bayramların tamamında çalıştığını iddia edilerek, fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla; 500,00 TL kıdem tazminatı, 100,00 TL ihbar tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının ödetilmesini istemiştir. Davalı, davacının kendi isteğiyle işten ayrıldığından kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamadığı, ücretin 1.000,00 TL olduğu iddiasının geçek dışı olduğu, imzalı ücret bordrolarına göre asgari ücret ödendiği, bunun aksinin aynı kuvvette yazılı delille ispat edilmesi gerektiği, davacının çalışma saatlerinin 07:00-15:00 saatleri arası olduğu, bu saatlerin dışında nadiren çalıştığı zamanlarda kendisine fazla çalışma ücretinin ödendiği savunarak, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, davacının kendi isteği ile, gerek davacı gerekse davalı tanıklarının beyanına göre, başka bir işyerinde çalışmak için işten ayrıldığı anlaşılmakla bu hali ile kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamadığı gerekçesiyle, fazla mesai alacağının kabulüne diğer tüm alacak taleplerinin reddine karar verilmiştir. İşçinin ödenmeyen işçilik hakları sebebiyle iş sözleşmesini haklı olarak feshedip feshetmediği konusu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.İşçinin emeğinin karşılığı olan ücret işçi için en önemli hak, işveren için en temel borçtur. 4857 sayılı İş Kanununun 32 nci maddesinin dördüncü fıkrasında, ücretin en geç ayda bir ödeneceği kurala bağlanmıştır. 5953 sayılı Basın İş Kanununun 14 üncü maddesinin aksine, 4857 sayılı Yasada ücretin peşin ödeneceği yönünde bir hüküm bulunmamaktadır. Buna göre, aksi bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde kararlaştırılmadığı sürece işçinin ücreti bir ay çalışıldıktan sora ödenmelidir.4857 sayılı İş Kanununun 24 üncü maddesinin (II) numaralı bendinin (e) alt bendinde sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmelidir. İkramiye, prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların ödenmemesi durumunda da işçinin haklı fesih imkânı bulunmaktadır Bireysel veya toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan aynî yardımların yerine getirilmemesi de (erzak ve kömür yardımı gibi) bu madde kapsamında değerlendirilmeli ve işçinin “haklı fesih” hakkı bulunduğu kabul edilmelidir. Somut olayda, davacı tarafından, dava dilekçesinde ve sonraki beyanlarında, iş akdinin davalı tarafından feshedildiği söylense de, dosya kapsamından, iş akdini davacının feshettiğinin anlaşılmasına göre, mahkemenin bu yöndeki kabulü yerindedir. Ancak, davacının ödenmemiş fazla çalışma ücret alacağının bulunmasına göre, davacının, iş akdini haklı nedenle feshettiği kabulü ile kıdem tazminatı talebinin kabulü gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozma nedenidir. O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının dilekçesinin REDDİNE, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, davacının temyiz itirazının kabulüyle temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle, BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 10.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.