Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5251 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 24923 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : Elbistan İş MahkemesiTarihi : 06/09/2013Numarası : 2013/371-2013/13 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, dosya incelendi, gereği görüşüldü: Davacı, davalı işyerinde satış elemanı olarak çalıştığını, iş akdinin işveren tarafından kıdem ve ihbar tazminatı ödenerek sona erdirildiğini, tazminatlarını ödenmesi için kendisine tüm haklarını aldığına dair noterden ibraname imzalattıklarını, ancak kıdem ve ihbar tazminatından başka bir para almadığından bahisle bazı işçilik alacaklarının ödetilmesini istemiştir. Davalı, davacının tüm haklarını ödendiğini ve ibraname alındığını hiçbir hakkının olmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, noter tasdikli ibranamenin sahteliği ispat olunana kadar geçerli olduğunu, davacının irade fesadı hallerinin varlığını ispat edemediğini, noter belgesinin aksini kanıtlayan yazılı delil sunamadığını, bu nedenle davacının tüm haklarının ödendiğinin kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132 inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz. İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlülüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir: Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir . İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez . İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez. Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 21 inci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir. İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 31 inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir . Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez. İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir. Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir . Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz . Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır . Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir. İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir .Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir (YargıtayHGK.27.1.2010 gün 2009/9-586 E, 2010/31K.) Somut olayda, davacının iş akdinin kıdem ve ihbar tazminatını hak edecek şekilde sona erdiği hususu tartışmasızdır. Davacının iş akdi 18.08.2011 tarihinde son bulmuş olup daha sonra taraflar noter huzurunda bir ibraname düzenlemişlerdir. 19.8.2011 tarihli düzenlenen ibraname içeriğine göre davacıya, 11.509,93 TL kıdem tazminatı ile 2.364,05 TL ihbar tazminatı ödenmiştir. Ayrıca ibranamede, davacının bütün ücretlerini, hafta ve genel tatil ücretleri ile yıllık izin ücretlerini aldığı yazılmıştır. Davacı bu ibranameyi, kıdem ve ihbar tazminatlarını alabilmek için imzaladığını bildirmiştir. İbranamenin imzalandığı tarihte 818 sayalı Borçlar Yasası yürürlüktedir. Bu yasa hükmüne göre ibraname, üzerinde yazılı miktar ile sınırlı makbuz hükmündedir. İşverence diğer alacakların ödendiği ispatlanmadıkça yapılacak iş alacakları hesaplayarak ödemeleri düşmek ve çıkacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir. Diğer alacaklar yönünden ise dosadaki deliler birlikte değerlendirilerek hüküm kurmak gereklidir. Hal böyle olunca mahkemece ibranamenin konusunun hatalı değerlendirilmesi suretiyle davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozma nedenidir. O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde , davacıya iadesine 5/3/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.