Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 505 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15479 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : Hopa Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla)Tarihi : 19/12/2012Numarası : 2010/107-2012/263 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı, davalıların işlettiği S... O..de aşçıbaşı olarak çalıştığını, ücret alacağının ödenmemesi nedeniyle sözleşmeyi feshettiğini belirterek kıdem tazminatı ile bazı alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı, davacının kendi talebi ile işten ayrıldığını belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre, davacının işçilik alacaklarının ödenmemesi nedeniyle sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğinin kabulü ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında davacı işçinin fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil çalışması yapıp yapmadığı ve ücretlerinin ödenmesi konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil çalışması yaptığını ispat yükü işçiye, çalışma olgusunun ispatlanması halinde ücretlerinin ödendiğini ispat yükü ise işverene düşmektedir. Fazla çalışmanın ve ulusal bayram genel tatil çalışmasın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların tanık beyanlarıyla sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalarda bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil çalışması ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil çalışması alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil çalışması yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununun 37 nci maddesine göre, işçiye ücretin elden ya da banka kanalıyla ödenmesi durumunda, ücret hesabını gösteren imzalı ve işyerinin özel işaretini taşıyan “ücret hesap pusulası” verilmesi zorunludur. Uygulamada çoğunlukla “ücret bordrosu” adı altında belgeler düzenlenmekte ve periyodik ödemelerde işçinin imzası alınmaktadır. Banka aracılığı ile yapılan ödemelerde banka kayıtları da ödemeyi gösteren belge niteliğindedir. Ücretin ödendiğinin ispatı işverene aittir. Bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli ise de, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir. 4857 sayılı Yasanın 32 nci maddesinde, “Çalıştırılan işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının özel olarak açılan banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenmesi hususunda; tabi olduğu vergi mükellefiyeti türü, işletme büyüklüğü, çalıştırdığı işçi sayısı, işyerinin bulunduğu il ve benzeri gibi unsurları dikkate alarak işverenleri veya üçüncü kişileri zorunlu tutmaya, banka hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının, brüt ya da kanunî kesintiler düşüldükten sonra kalan net miktar üzerinden olup olmayacağını belirlemeye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığından sorumlu Devlet Bakanlığı müştereken yetkilidir. Çalıştırdığı işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakını özel olarak açılan banka hesapları vasıtasıyla ödeme zorunluluğuna tabi tutulan işverenler veya üçüncü kişiler, işçilerinin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaklarını özel olarak açılan banka hesapları dışında ödeyemezler” şeklinde kurala yer verilmiştir. Anılan hükme göre, belli koşulların varlığı halinde ödemeler işçi adına açılacak banka hesabına yatırılmalıdır. Uzun süre ücretlerinin ödenmediği iddiası karşısında, işverence cevap dilekçesinde dayanılmak kaydıyla yemin teklifi hakkının olduğu hatırlatılmalı ve gerekirse bu yönde usulü işlemler tamamlandıktan sonra sonuca gidilmelidir. Dairemizce, çok uzun süre ücret ödenmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu belirtilerek, hakimce resen yemin teklifinde bulunulabileceği de kabul edilmektedir. Somut olayda davacı 22 aylık ücret alacağının ödenmediğini belirterek davalıdan tahsilini talep etmiştir. Yapılan yargılamada davacı asil; dönem dönem 100,00-250,00 TL aldığını, ancak bunun süreklilik arz etmediğini beyan etmiştir. Tanıklar ise düzensiz olarak aylık 250,00-300,00 TL ödeme yapıldığını belirtmişlerdir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalı tarafından makbuz ve banka aracılığı ile yapılan ödemelerin hepsi mahsup edilmiş kalan kısmı hesaplanmıştır. Ancak dosyaya davalı tarafından davacıya yapılan ödemeleri gösterir cari hesap ekstresi sunulmuştur. Bu delil mahkemece hiçbir şekilde değerlendirilmemiştir. Yapılacak iş, söz konusu cari hesap ekstresini davacıya gösterip diyeceklerini sormak ve çıkacak sonuca göre davacının ücret alacağı hakkında karar vermektir. Davacı davalı işverenlerin işlettiği otelde aşçıbaşı olarak çalışmıştır. Mahkemece davacının tanık anlatımlarına göre, kışın haftada 28.5 saat yazın ise haftada 74 saat fazla mesai yaptığı kabul edilmiştir. Yapılan hesaplama tarzı hayatın olağan akışına ve insan takatine açıkça aykırıdır. Bu nedenle mahkemece yapılması gereken, otelin kayıt ve belgeleri incelenerek yoğun olduğu dönemler ile müşteri yoğunluğu tespit edilmeli ve bu bağlamda fazla mesai alacağı hesaplanmalıdır. Ayrıca mahkemenin kabulüne göre de hafta sonu çalışması için aynı çalışmanın hem hafta tatili alacağı hem de fazla mesai alacağının hesaplanmasında dikkate alınması hatalı olmuştur. Mahkemece, tanık beyanlarına itibar edilerek davacının dini bayramlarda 1 gün dışında sürekli çalıştığı kabul edilmiştir. Ancak bu hesaplama için de yine otelin kayıt ve belgeleri getirtilmemiş ve yoğun olduğu dönemler ile müşteri yoğunluğu tespit edilmemiştir. Yapılması gereken, otelin kayıt ve belgeleri incelenerek yoğun olduğu dönemler ile müşteri yoğunluğu tespit edilmeli ve bu bağlamda ulusal bayram ve genel tatil alacağı hesaplanmalıdır. Ayrıca bu hesaplama yapılırken de hafta tatilleri ile aynı güne gelen ulusal bayram ve genel tatil günleri için mükerrer hesaplama yapılmaması gerekmektedir. Mahkemece bu hususlar yerine getirilmeksizin eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre de, yargılama giderleri ve harçlara ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 16.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.