Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4931 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 2731 - Esas Yıl 2008





Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle, duruşma için tebliğ edilen 11.11.2008 günü belirlenen saatte temyiz edenlerden Hazine vekili Av.U..... S........ ile M.S....... E..... ve K....... D..... vekili Av.M.A....... B..... geldiler. Gelenlerin huzuru ile duruşmaya başlandı. Duruşmada hazır bulunan tarafların sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. Tetkik hakiminin raporu okundu. Dosyadaki belgeler incelendi, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü: Mahkemece bozma kararına uyulmuştur. Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak aynı doğrultuda yerel mahkeme için zorunluluk doğar. Öte yandan bozma kararı dışında kalan yönler ise kesinleşir. Mahkemece bozma kararına uyulduğu halde gerekleri tümü ile ve tam olarak yerine getirilmemiştir. O halde hükmüne uyulan bozma kararı çerçevesinde araştırma, soruşturma ve uygulama yapılacağı ve bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesinin zorunlu olduğu kuşkusuzdur. İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgeler eşliğinde saptanan dava niteliği dikkate alındığında, mahkemece yapılan araştırma, soruşturma hüküm vermeye yeterli değildir. Dava ve temyize konu 218, 226, 229 ve 234 parsel sayılı taşınmazların tesbitlerine dayanak yapılan tapu ve vergi kayıtlarının uygulamasına ilişkin yerel bilirkişi sözleri, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla denetlenmediğinden soyut nitelikte gerekçesiz sözlerden ibaret olduğu gibi uzman bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ve eki harita da anılan kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi hükmü uyarınca yöntemine uygun biçimde gösterilmediğinden keşfi izlemeye, yerel bilirkişi ve tanık sözlerini denetlemeye imkan vermeyen harita ve eki raporda yetersizdir. O halde az yukarıda vurgulanan olgular ile saptanan dava niteliği dikkate alındığında sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için öncelikle tutunulan tapu ve vergi kayıtlarının maliki yada malikleri ile anılan kayıtlara dayanan tarafların akdi, irsi ilişkisi kendilerinden gereği gibi sorulup saptanmalı, bu nedenle tapu ve vergi kayıtlarının maliki yada maliklerinin tüm mirasçılarını gösterecek şekilde onaylı nüfus aile kayıt tabloları, ilgili Nüfus Müdürlüğünden getirtilmeli yada bu konuda istihsal edilmiş veraset belgesi varsa ilgililere ibraz ettirilmeli, bu yolla irsi ilişki sağlıklı biçimde duraksamasız belirlenmeli, akdi ilişkiye dayanıldığı takdirde ilgililerden bu konudaki delilleri ayrı ayrı sorulup saptanmalı, gösterecekleri deliller toplanmalı yada bu konuya ilişkin yazılı kayıt ve belgeleri varsa dayananlara ibraz ettirilmeli, tapu ve vergi kayıtlarına dayanan tarafların tapu kayıt maliki yada malikleri ile akdi yada irsi ilişkisinin varlığı sağlıklı biçimde saptandığı takdirde dayanılan tapu ve vergi kayıtlarının dava dışı başka taşınmaz yada taşınmazlara revizyon görüp görmediği, Tapu Sicil Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğünden ayrı ayrı sorulup saptanmalı, revizyon görmüş ise dava konusu taşınmazlarla birlikte revizyon gördüğü dava dışı taşınmazları ve bu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazları da bir arada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita Kadastro Müdürlüğünden getirtilmeli, bundan sonra dıştan komşu tüm taşınmazların tespit tutanakları ve varsa dayanakları kayıtlar davalı iseler dava dosyaları da getirtilmeli, dayanılan tapu ve vergi kayıtlarının dava dışı başka taşınmazlara revizyon gördüğü ve davalı oldukları saptandığı takdirde usulün 45 ve onu izleyen maddeleri hükmü uyarınca dava dosyalarının birleştirilip birleştirilmeyeceği yönü üzerinde durulmalı, vurgulanan bu hukuksal olgunun dava ekonomisi ve sözü edilen kayıtların kapsamının sağlıklı biçimde belirlenebilmesi için zorunlu olduğu özellikle dikkate alınmalı, daha sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, tutanak bilirkişilerinin tümü, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde, çekişmeli taşınmazlar başında yeniden keşif yapılmalı, 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu ve vergi kayıtları yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle ayrı ayrı yerine uygulanmalı, uygulamada tapu ve vergi kayıtlarının revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlar varsa özellikle gözönünde tutulmalı, tapu ve vergi kayıtlarında tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, kuşkusuz somut olayda tutunulan tapu kayıtlarının haritası varsa kapsamlarının haritasına göre belirleneceği düşünülerek geniş kapsamlı kadastro paftasının ölçeği ile tapu kaydının dayanağı haritaların ölçekleri eşitlenerek anılan haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalar ile arz üzerindeki doğal yada yapay sınır yerlerinden varsa değişmez nitelikte sınır yeri sayılabilecek kişi taşınmazlarından yararlanılarak haritalar çakıştırılarak yerel bilirkişi yardımı ve uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, bu yolla tapu kayıtlarının kapsamı haritalarına göre belirlenmeli, uzman bilirkişiye tapu ve vergi kayıtlarında tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla denetlenmeli, bu yolla dava konusu taşınmazların dayanılan tapu ve vergi kayıtlarının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız saptanmalı, tutunulan tapu ve vergi kayıtlarının iç içe girmesi örtüşmesi halinde yüzölçümü daha büyük olan kayda değer verileceği tapu kayıtları ifraz görmüş ise ifraz yoluyla oluşan müfrez tapu kayıtlarının kapsamının kök tapu kaydı içerisinde aranmasının zorunlu olduğu özellikle dikkate alınmalı, dava konusu taşınmazların tümü yada bir bölümü dayanılan tapu kayıtlarının kapsamı dışında kaldığı saptandığı takdirde dayanılan vergi kayıtlarının mülkiyet belgesi olmadığı zilyetlikle birleşmeyen vergi kaydına değer verilemeyeceği düşünülerek dayanılan tapu kayıtlarının kapsamı dışında kalan taşınmaz yada taşınmaz bölümleri yönünden yeterli biçimde zilyetlik araştırması yapılmalı, bu konuda anılan taşınmaz yada bölümleri üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı olaylara dayalı bilgiler alınmalı, tespit tutakları bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde tespit tutanağı bilirkişileri de çekişmeli taşınmazlar başında usulün 259.maddesi hükmü uyarınca ayrı ayrı dinlenerek, çelişki duraksamasız giderilmeli, uzman bilirkişi fen elemanından keşfi izlemeye, yerel bilirkişi ve tanık sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ayrıntılı, gerekçeli, yargı denetimine açık olacak biçimde rapor alınmalı, zilyetliğe ilişkin deliller değerlendirilirken tutunulan kök tapu kayıtlarının oluştuğu gün dikkate alınmalı, eski M.K.’nun yürürlük tarihinden önce oluşan tapu kayıtları dayanılan vergi kayıtlarının malikleri arasında müşterek mülkiyet hükümlerinin geçerli olduğu anılan kayıtların maliklerinden ölenler varsa ve ölüm günleri eski M.K.’nun yürürlülükte bulunduğu güne rastladığı takdirde adı geçenlerin mirasçıları arasında iştirak halinde mülkiyet hükümlerinin uygulanacağı somut olayda dosya içeriğine göre hazine dışındaki tarafların paylaşmaya dayanmadıkları gözönüne alınarak tapu kayıtlarının kapsamı dışında kalan taşınmazlar yada taşınmaz kesimlerinin diğer koşullarının varlığı halinde tapu ve vergi kayıt miktar fazlasından oluşan taşınmazın ancak yüz dönümünü zilyetlikle iktisap edebileceği özellikle gözönüne alınmalı, kuşkusuz az yukarıda vurgulandığı üzere eski M.K’nun yürürlülük gününden önce oluşan tapu kayıtlarının maliki yada malikleri ve vergi kayıtlarının maliki yada malikleri yönünden her bir paydaşa davanın dayanağını oluşturan 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükmünde öngörülen diğer koşullarının varlığı halinde ise her bir paydaşın en fazla belgesizden zilyetlik yoluyla (100) yüz dönüm taşınmaz mal edinebileceği dikkate alınmalı, ayrıca eski M.K.’nun yürürlülük gününde önce oluşan tapu kayıtlarında bir dönümün 919 m2 ye tekabül ettiği düşünülmeli, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 13, 20, 14, 14/son ve 18. maddesi hükümleri eşliğinde sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacı hazine ile davacı-davalı A....... D...... ve A..... E...... mirasçılarının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinden ilgililerine iadesine, Daire bozma kararının kapsamına göre Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 11.11.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.