Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açık-lamaları dinlendi. Gereği görüşüldü: Dava, haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat alacağının tahsili istemine ilişkindir. Toplanan delillerden davalı şirket hakkında izinsiz sanayi suyu satışı yaptığı iddiasıyla muhtelif tarihlerde tutanak düzenlediği, oluşan zararın tahsili istemiyle de görülen davanın açıldığı, davalı tarafın cevap dilekçesinde za-manaşımı defi ile birlikte davanın esastan da reddini savunduğu, mahkemece işin esasına girilerek davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. Zamanaşımı, bir talep ve dava hakkının kanunda belirlenen süre içerisinde kullanılması halinde alacağın talep ve dava edilebilme niteliğini ortadan kaldıran, bir başka deyişle borçlu tarafa borcunu ödememe imkanı veren bir defidir. Borçlar Kanunu'nun 60/1. maddesi hükmüne göre zamanaşımı süresi, davacının haksız fiil sorumlusunu ve zararı öğrenme tarihinden itibaren 1 yıl ve her halükarda zarara neden olan olay tarihinden itibaren 10 yıldır. Aynı Kanun'un 60/2. maddesinde ifadesini bulan uzamış zamanaşımı, kural olarak haksız fiili işleyen gerçek kişi hakkında uygulanır. Tüzel kişilerin organlarının işledikleri haksız fiiller aynı zamanda suç teşkil etse bile, istisnalar haricinde tüzel kişi hakkında uzamış zamanaşımı uygulanmaz. Öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre tüzel kişiler, özellikle kamu kurumları yönünden 1 yıllık zamanaşımı süresinin işlemeye başlayabilmesi için, o tüzel kişi veya kurumun dava açma konusunda emir vermeye yetkili organı tarafından zararın ve zarar sorumlusunun öğrenilmiş olması zorunludur. Yasal olarak yapılmış bir yetki devri söz konusu olmadıkça daha alt birimlerin, bu arada hukuk müşavirliklerinin zararı ve zarar sorumlusunu öğrenmeleri zamanaşımı süresinin başlayabilmesi için yeterli değildir. Somut olayda davacı İ... Genel Müdürlüğü adına dava açma konusunda emir vermeye yetkili organın genel müdür yetkisini devretmiş ise genel müdür yardımcısı olduğu kuşkusuzdur. Ne var ki dosya içeriğinde genel müdürün ya da genel müdür yardımcısının dava açılmasına ilişkin "olur" verdiği tarih belli olmadığı gibi, davalının zamanaşımına yönelik savunması hususunda da mahkemece hiçbir araştırma yapılmamıştır. Hal böyle olunca davalının zamanaşımı defi ön sorun olarak incelenip, davacı idareden icra takibi başlatılması ya da dava açılmasına ilişkin olarak yetkili organ olan genel müdür veya yetkisini devretmiş ise genel müdür yardımcısına "olur" için evrakların sunulduğu ve "olur" verildiği tarih sorulup saptanmalı, buna ilişkin belgeler getirilmeli, davacı tarafça öne sürülmüş olmasına göre, davadan önce icra takibi başlatılmış ise dairesi ve dosya numarası davacı idareden sorularak temin edilmeli, tüzel kişilerde uzamış zamanaşımı hükümlerinin uygulanmayacağı da gözetilerek davada zamanaşımı süresinin gerçekleşip gerçekleşmediği duraksamasız belirlenip sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı tarafın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), bozma kapsamına göre de davalı tarafın sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin ödenen temyiz harcının istek halinde davalı tarafa iadesine, 03.11.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.