Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4891 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 3912 - Esas Yıl 2010





Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, dosya incelendi, gereği görüşüldü: Dava, satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilen taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın aidiyetinin tespitine ilişkindir. Mahkemece davalılardan Z..... B..... yönünden davada hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle bu davalı hakkındaki davanın reddine, diğer davalılar yönünden ise kabulleri bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliği ile dosya kapsamında toplanıp değerlendirilen delillere, delillerin takdiri, tahlil ve tartışımına ilişkin hükümde gösterilen gerekçelere, dava konusu muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmaz hakkında görülen ortaklığın giderilmesi davasının sonuçlanmasına, saptanan bu hukuksal olgu karşısında somut olayda usulün 567.maddesi hükmünde sözü edilen ön mesele olgusunun kalmamasına, aidiyetin tespitine ilişkin davaların kendine özgü nitelikte bir dava olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamasına, eda davasının açılmasının mümkün bulunduğu hallerde tespit davası açılmasına olanak olmamasına göre, davalı Z..... B..... yönünden davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ne var ki, öğretide ve uygulamada benimsenen yerleşik görüşe göre kural olarak hukuki yarar dava koşuludur. Az yukarıda saptanan hukuksal olgular dikkate alındığında da somut olayda dava koşulu gerçekleşmemiştir. Bir davada dava koşulunun varlığının öncelikle belirlenmesi gerekli olup, gerçekleşmediğinin saptanması halinde mahkemece delil değerlendirilmesine geçilemeyeceği, açık anlatımla işin esasına girilemeyeceği tartışmasızdır. Dava şartının davanın tarafları arasında bölünemeyeceği gözetildiğinde, bir kısım davalıların usulün 92. maddesinde ifadesini bulan "davanın kabulü" mahiyetindeki beyanlarının da görülmekte olan davada dava şartının yokluğunu ortadan kaldırmayacağı kuşkusuzdur. O halde; mahkemece bu hukuksal olgular dikkate alınarak davanın tüm davalılar yönünden dava koşulunun bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacı tarafın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin ödenen harcın istek halinde davacıya iadesine, 21.09.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.