Tespit davasının dinlenebilmesi için, davacı tarafın dava açmakta hukuki yararının bulunması gerekir. Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hatice tarafından istenilmiş olup, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi. Dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü: Dava, taşınmaz üzerinde bulunan muhtesatın aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de, hükümden sonra gerçekleşen olgular nedeniyle verilen hüküm usul hükümlerine aykırı düşmüştür. HUMK'nın 186. maddesi hükmünde, dava açıldıktan sonra iki taraftan birinin müddeabihi başkasına devretmesi halinde diğer tarafın, isterse devreden tarafla olan davasından vazgeçerek müddeabihi devralan kimseyi dava etme veya davasını müddeabihi devreden taraf hakkında tazminat davasına çevirme konusunda seçimlik hak tanınmış olup, mahkemece bu haklardan hangisini seçtiğinin diğer tarafa hatırlatılması ve sonucuna göre davanın sonuçlandırılması gerekir. Öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre de, davada yöntemine uygun biçimde taraf koşulunun oluşturulmamış olması başlı başına bozma nedenidir. Muhtesatın aidiyetinin tespiti davalarında, ortaklığın giderilmesi davasının yargılaması sırasında muhtesatın davacı tarafça meydana getirildiğini açıkça kayıtsız ve koşulsuz kabul edenler dışında kalan ve muhtesatın üzerinde bulunduğu taşınmazda paydaş olan tüm tapu maliklerinin davada taraf olmaları zorunludur. Somut olaya gelince, dava dosyası içeriğinde bulunan Gebze Birinci Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2006/146 esas sayılı ortaklığın giderilmesine ilişkin dava dosyasının fotokopi örneğinden, hükmü temyiz eden davalı Hatice'nin hüküm verildikten sonra davaya konu muhtesatın üzerinde bulunduğu 1511 parsel sayılı taşınmazdaki payını 2008 tarihinde kayden temlik yoluyla Ramazan'a satıp devrederek taşınmazla ilgisini kestiği, bu nedenle ortaklığın giderilmesi davasında ve dolayısıyla görülmekte olan muhtesatın aidiyetinin tespiti davasında taraf sıfatının kalmadığı, ayrıca taraflarca takip edilmemesi nedeniyle de ortaklığın giderilmesi davasının 01.07.2008 tarihli duruşma oturumunda HUMK'nın 409. maddesi hükmüne göre işlemden kaldırıldığı anlaşılmaktadır. Öğreti ve yerleşik Yargıtay uygulamasında kararlılık kazanan görüşlere göre; tespit davalarının dinlenebilmesi için, davacı tarafın dava açmakta hukuki yararının bulunması gerekir. Hukuki yarar olumlu dava koşulu olup, taraflarca öne sürülmese dahi mahkemece "re'sen" kendiliğinden dikkate alınması zorunludur. Ortaklığın giderilmesi davasının başvuruya bırakılmasından sonra 3 aylık yasal süre içerisinde yöntemine uygun biçimde yenilenmemiş olması halinde, yasa gereğince açılmamış sayılmasına karar verilmesinin zorunlu olduğu ve ortaklığın giderilmesi davasının açılmamış sayılması kararının kesinleşmesi halinde ise, davacı tarafın tespit davası açmakta başlangıçta var olan hukuksal yararının ortadan kalkacağı gözetildiğinde, davada sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesi için ortaklığın giderilmesi davasının işlemden kaldırılmasından sonraki aşamalarının bilinmesi gerektiği, yine tespit davasının görülüp sonuçlandırılabilmesi için de taşınmazdaki payını sonradan devralan Ramazan'ın davada taraf olması gerektiği kuşkusuzdur. Ne var ki, söz konusu olgular hükümden sonra gerçekleştiğinden, mahkemece bu konularda bir araştırma yapılmamıştır. Dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere göre, ortaklığın giderilmesi davasının süresinde yenilenip yenilenmediği, davanın derdest olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Hal böyle olunca, gerek davada taraf koşulu ve gerekse olumlu hukuki yarar, dava koşulu olduğu tartışmasız olan hukuki yarar koşulunun taraflarca öne sürülmese de mahkemece ve temyiz aşamasında Yargıtay'ca da kendiliğinden (re'sen) dikkate alınabileceğinden, davalı Hatice'nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükümden sonra ve temyiz aşamasında gerçekleşen bu olgular dikkate alınarak yeniden yargılama yapılmak ve yeni bir hüküm verilmek üzere yerel mahkeme kararının (BOZULMASINA), bozma nedenlerine göre de sair yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin ödenen temyiz harcının istek halinde davalı Hatice'ye iadesine, 10.11.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.