Mahkemesi : Antalya 3. İş MahkemesiTarihi : 08/11/2013Numarası : 2012/199-2013/485 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı vekili, iş sözleşmesinin geçerli bir nedene dayanmaksızın davalı işverence feshedildiğini ve bazı alacaklarının ödendiğini bazı alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, ihbar tazminatı ile fazla çalışma, ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir. Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin geçerli nedenle feshedildiğini ve tüm alacaklarının kendisine ödendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı işçinin ulusal bayram genel tatil ücretine hak kazanıp kazanmadığı hususu uyuşmazlık konusudur. Ulusal bayram genel tatil günlerinde çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatlamalıdır. İşçinin imzasını taşıyan bordroların sahteliği ortaya konmadıkça bu bordrolardaki ulusal bayram genel tatil günlerinde çalışma karşılığının ödendiği kabul edilir. İşyerine giriş çıkış kayıtları vb. belgeler fazla çalışmayı ispat vasıtasıdır. Yazılı belge bulunmaması halinde ise tanık anlatımlarına göre değerlendirme yapılması gerekir. .../.. Bordrolardaki imzanın davacıya ait olduğunun anlaşılması halinde ilgili bordronun kapsadığı ay ile ilgili davacının ulusal bayram genel tatil çalışması ücretini aldığı kabul edilmelidir. Eğer bordrolar ihtirazi kayıt konulmak suretiyle imzalanmışsa bordroda belirtilenden daha fazla süre ile çalıştığını davacı taraf her türlü delil ile ispatlayabilir. Somut olaya davalı işverence dosyaya davacının imzasını içeren bordrolar sunulduğu ve bordroların bir kısmında ulusal bayram genel tatil günü çalışma ödemelerinin yer aldığı anlaşılmaktadır. Karara esas alınan bilirkişi raporunda, tüm çalışma süresi bakımından tanık anlatımlarına göre belirlenen çalışma günlerinden hareketle ulusal bayram genel tatil günü çalışma ücreti tutarını hesapladığı anlaşılmaktadır. Ancak bordrolara göre 2010 ve 2011 yılı Kasım ayı bordrolarında ulusal bayram genel tatil günü çalışma tahakkuku ve ödemesi olduğu görülmektedir. Bu durumda bu aylar bakımından gerekli ödemelerin yapıldığı kabul edilerek hesaplamada bu ayların dışlanması suretiyle alacak miktarının belirlenmesi gerekirken bu ödemeler gözardı edilerek tüm dönem için hesaplama yapan bilirkişi raporunun hükme esas alınması hatalı olup bozma nedenidir. 3-HMK'nun 107.maddesinde davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklının hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabileceği, karşı tarafın verdiği bilgi veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda, davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği, ayrıca kısmi eda davasının açılabildiği hallerde, tespit davası da açılabileceği ve bu durumda hukuki yararın var olduğunun kabul edileceği, 109.maddesinde ise talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda sadece bir kısmının da dava yoluyla ileri sürülebileceği, talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacağı, kısmi dava açılması halinde dava açılırken talep konusunun kalan kısmından açıkca feragat edilmiş olması hali dışında talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmeyeceği bildirilmiştir. Görüldüğü gibi her iki dava çeşidininde açılabilirlik şartı alacağın konusunun miktarının yahut değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olmamasıdır. Her iki dava çeşidinde de (alacak miktarınını tespiti davası dışında) dava açan alacağın asgari bir miktar ve değerini belirterek talepte bulunmaktadır. .../.. Dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde davacı neye karar verilmesi istiyorsa onu açık şekilde yazar. Tespit davalarında davacı bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitine karar verilmesini ister, kısmi davada davacının dava dilekçesinde kısmi dava açtığını açıkça bildirmesi gerekir, belirsiz alacak davasında ise alacağın miktarının belirlenmesi açıkça talep edilmelidir. Talep sonucu açık değilse mahkeme talep sonucunu açıklattırmalıdır. Bundan başka, talep sonucunun açık olmaması halinde, onu dava dilekçesinin diğer bölümlerinde yazılanların ışığında bir yoruma tabi tutarak davacının açtığı davanın belirsiz alacak davası mı yoksa kısmi dava mı olduğunu belirlemek hakimin ödevidir. Somut olayda dava dilekçesinde davacı vekili davanın belirsiz alacak davası olduğunu açıklamadığı gibi talep ettiği alacakların miktarının da belirlenmesini talep etmemiştir. Dava dilekçesinin içeriğinden davanın kısmi dava olarak açıldığı anlaşılmakta olup ıslah dilekçesinde faiz talebi olmamasına rağmen ıslah ile artırılıp hüküm altına alınan alacaklara ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmüş olması hatalı olupbozma nedenidir. O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 25.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.