Mahkemesi : Alanya İş MahkemesiTarihi : 15/01/2013Numarası : 2011/51-2013/15Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü:1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı, iş sözleşmesinin işverence haksız feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin, fazla çalışma, ulusal bayram genel tatil ve hafta tatili alacaklarının tahsilini istemiştir. Davalı, davacı ile belirli süreli iş sözleşmesi yapıldığını, davacının sürenin bitmesi üzerine işvereni ibra ettiğini, davacının otele gelen müşterileri otelde yer olmadığını söyleyerek tur şirketlerine yönlendirdiğini, müşterilerin tur şirketi hesabına para yatırması üzerine rezarvasyon yaptığını, haksız çıkar ilişkisine girerek şirketin prestijine zarar verdiğini, iş sözleşmesinin haklı nedenle feshi nedeniyle kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddinin gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının kıdem tazminatı talep hakkı bulunmadığını savunan davalı işverenin bu savunmasına ilaveten ibraname ile ihbar ve kıdem tazminatlarının ödendiğini beyan etmesi karşısında savunmayla çelişki arzeden ibranameye itibar olunmadığı, taraflar arasındaki iş ilişkisinin davalı işverence haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132 inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir. İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlülüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir: Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir.İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez.İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez. Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 21 inci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir. İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 31 inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir. Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez. İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir. Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz. Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir.Somut olayda; davalı tarafça davacının işvereni ibra ettiği savunulmuş olup dosyaya sunulan ibranamede davacıya miktar belirtilmek suretiyle kıdem ve ihbar tazminatı ödendiği, bir kısım alacaklarının da ödendiğinin belirtildiği görülmektedir. Davacı vekili ibranamenin davacının eli ürünü olmadığını beyanla imzaya itiraz ederek imza incelemesi yapılmasını istemiştir. Mahkemece savunma çelişkisi nedeniyle ibranameye değer verilmemiş ise de miktar içeren ibranamenin davacıya ait olduğunun anlaşılması durumunda miktar içeren alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılması gerekmektedir. Ayrıca miktar içermeyen bir kısım alacakların da ibranamede yer alması karşısında ibranamenin davacıya ait olduğunun anlaşılması halinde ibranamenin bölünebilirliği ilkesi gereğince Mahkemece bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. İbranamedeki imzanın davacının eli ürünü olup olmadığı konusunda imza incelemesi yaptırılması gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeyle karar verilmesi hatalıdır. 3- Davalı tarafından bilirkişi raporunun dosyaya sunulmasından sonra davacının yıllık izinlerini kullandığına dair personel izin belgeleri sunulduğu, ancak Mahkemece dosyaya davacının izinlerini kullandığına dair belge sunulmadığı gerekçesiyle davacının yıllık izin alacağının hüküm altına alındığı anlaşılmaktadır. Yıllık izin kayıtları borcu sükut ettiren belge niteliğinde olup Mahkemece her aşamada değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 16.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.