Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenildiği, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü: Davanın o günde yürürlükte bulunan 2613 sayılı Yasa uyarınca 92 ada 2 parsel sayılı taşınmazın tespitine karşı 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi hükmüne dayanılarak kesinleşen kadastroya karşı açıldığı, anılan 2613 sayılı Yasa'yı yürürlükten kaldıran 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun geçici 4 ve 5. maddesi hükmü uyarınca görülmekte olan derdest bu davada sözü edilen 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerinin uygulanacağı kuşkusuzdur. İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliği dikkate alındığında, mahkemece yapılan araştırma, soruşturma hüküm vermeye yeterli değildir. Davacı tarafın tutunduğu Şubat 1290 tarih 32 sayılı tapu kaydı ile tespitin dayanağı davalı tarafın dayandığı 1315 tarih 7 sayılı tapu kayıtlarının uygulamasına ilişkin yerel bilirkişi sözleri, taşınmaza dıştan komşu tüm taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla denetlenmediğinden soyut nitelikte gerekçesiz sözlerden ibaret olduğu gibi, uzman bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ve eki haritada tapu kaydında tarif edilen sınır yerleri yöntemine uygun biçimde gösterilmediğinden, keşfi izlemeye, yerel bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan vermeyen harita ve eki raporda yetersizdir. O halde saptanan dava niteliği dikkate alındığında sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, öncelikle dayanılan tapu kayıtlarının dava dışı başka taşınmaz ya da taşınmazlara revizyon görüp görmediği, Tapu Sicil Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğü'nden ayrı ayrı sorulup saptanmalı, revizyon görmüş ise dava konusu taşınmaz ya da taşınmazlarla birlikte revizyon gördüğü dava dışı taşınmazları ve bu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazları da birarada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita Kadastro Müdürlüğü'nden ge-tirtilmeli, bundan sonra dıştan komşu taşınmazların tespit tutanakları ve dayanakları kayıtlar, davalı iseler dava dosyaları da getirtilmeli, tarafların dayandığı tapu kayıtlarının dava dışı başka taşınmazlara revizyon gördüğü ve davalı oldukları saptandığı takdirde, Usulün 45 ve onu izleyen maddeleri hükmü uyarınca dava dosyalarının birleştirilip birleştirilmeyeceği yönü üzerinde durulmalı, vurgulanan bu olgunun dava ekonomisi ve tutunulan tapu kayıtlarının kapsamının sağlıklı biçimde belirlenebilmesi için zorunlu olduğu özellikle dikkate alınmalı, ayrıca tarafların tutunduğu tapu kayıtlarının tarih ve sayıları belirtilerek varsa dayanağı haritaları ile anılan kayıtların ifraz görmediği, ifraz görmüş ise varsa ifraz haritaları Tapu Sicil Müdürlüğü'nden getirtilmeli, daha sonra yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, tutanak bilirkişilerinin tümü, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde çekişmeli 92 ada 2 parsel sayılı taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kayıtları yerel bilirkişi yardımı/ uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, tapu kayıtlarının haritası varsa sözü edilen haritaların ölçekleri ile geniş kapsamlı kadastro paftasının ölçekleri eşitlenerek haritalara çakıştırılarak yerine uygulanmalı, uygulamada haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalar ile arz üzerindeki doğal ya da yapay sınır yerlerinden varsa değişmez nitelikteki sınır yeri sayılabilecek komşu kişi taşınmazlarından da yararlanılmalı, tapu kayıtları ifraz görmüş ise ve ifraz işlemi haritaya bağlanmış, ifraz haritaları da az yukarıda açıklanan yöntemlerle yerine uygulanmalı, uygulamada tapu kayıtlarının revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlar varsa özellikle gözönünde tutulmalı, kök tapu kayıtlarının haritası yoksa ve kayıtlar ifraz gördüğü halde ifraz haritaya dayanmadığı takdirde tapu kayıtlarında ve ifraz yoluyla oluşan müfrez tapu kayıtlarında tarif edilen sınır yerlerinden yararlanılarak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişiye kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla denetlenmen, bu yolla dava konusu taşınmazın taraflardan hangisinin dayandığı tapu kaydının kapsamında kaldığı duraksamasız saptanmalı, taraf tapu kayıtlarının iç içe girmesi, örtüşmesi halinde önceki günlü doğru temele dayanan ve hukuksal değerini koruyan tapu kaydına değer verileceği düşünülmeli, dava konusu taşınmazın tümü ya da bir bölümü tarafların tutunduğu tapu kayıtlarının kapsamı dışında kaldığı saptandığı takdirde taraf tapu kayıtlarının kapsamı dışında kalan taşınmaz ya da taşınmaz bölümleri yönünden yeterli biçimde zilyetlik araştırması yapılmalı, anılan bölüm üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı olaylara dayalı bilgiler alınmalı, bu konuda zilyetliğe ilişkin deliller değerlendirilirken taraflardan birinin tutunduğu tapu kaydının kapsamı dışında kalan taşınmaz kesiminin diğer tarafın tutunduğu tapu kaydının kapsamında kalıp kalmadığı gözönüne alınmalı, tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde tespit tutanağı bilirkişileri de taşınmazlar başında ayft ayrı dinlenerek çelişki giderilmeli, uzman bilirkişiden keşfi izlemeye, yerel bilirkişi ve tanık sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ayrıntılı, gerekçeli, haritalı rapor alınmalı, taşınmazın tespitte saptanan türünün arsa niteliğinde olduğu gözönüne alınarak taraf tapu kayıtlarında taşınmazın türünün ne biçimde tarif edildiği incelenip irdelenmeli, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 13, 20, 14, 14/son maddeleri hükmü eşliğinde sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacılar vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde davacı tarafa iadesine, 27.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.