Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacılar Ummuhani ve Hüseyin tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Kadastro sırasında 125 ada 42, 131 ada 12, 130 ada 8, 217 ada 19 ve 20 parsel sayılı sırasıyla 12.552,78 m2, 2291,82 m2, 2176,54 m2, 631,92 m2, 86,15 m2 yüzölçü m ündeki taşınmazlar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak; 125 ada 42 parsel sayılı taşınmaz davalı Ahmet, 131 ada 12 ve 130 ada 8 parsel sayılı taşınmazlar davalılar Ahmet ile Durkadın, 217 ada 19 ve 20 parsel sayılı taşınmazlar davalı Mustafa adına tespit edilmiştir. Davacılar Ummuhani ve Hüseyin taşınmazların ortak miras bırakanları Ali'den kaldığını, miras hakları bulunduğunu öne sürerek ayrı ayrı dava açmışlardır. Mahkemece dava dosyalan birleştirilerek yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine, dava konusu taşınmazların tespit gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacılar Ummuhani ve Hüseyin tarafından temyiz edilmiştir. Davalı taraf ortak miras bırakanları Ali'nin 25.12.1989 yılında vefatından sonra bütün mirasçıları blraraya gelerek terekeyi kendi aralarında pay ettiklerini, yaklaşık 13-14 yıldır her bir mirasçının kendi payına düşen taşınmazları aldıktan sonra paylaşmaya uygun olarak kullandıklarını ileri sürmüşler, davacılar da paylaşmanın yapıldığını kabul etmişlerdir. Hal böyle olunca dava konusu taşınmazların tarafların ortak miras bırakanları Ali'den kaldığı hususunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık taraflar arasında yapılan paylaşma sonrasında bir kısım mirasçılara düşen taşınmazların kadastro tespiti sırasında orman olarak tespit edilmesinden kaynaklanmaktadır. Mahkemece ortak miras bırakan Ali'nin ölümünden sonra mirasçılar arasında yapılan paylaşma sonucu dava konusu taşınmazların davalıların payına düştüğü, davacıların payına isabet eden taşınmazların ise orman olarak Hazine adına tescil edildiği, davacıların paylaşmanın bozulduğuna dair taleplerinin hakkın kötüye kullanılması ve dürüstlük ilkesi ile bağdaşmayacağına dair mahkeme gerekçesi dosya içeriğine ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 15. maddesi hükmüne uygun düşmediği gibi, yapılan araştırma ve soruşturma da yetersizdir. Kural olarak paylaşma sonucu paydaşlardan birine isabet eden taşınmazların orman olarak Hazine adına tespit edilerek ve tutanaklarının da kesinleşmiş olması halinde, ilgili paydaşın önceden bu yerlerin orman olduğunu bilemeyeceklerinden, taraflar arasında yapılan paylaşmanın kendiliğinden bozulduğunun kabulü gerekir. O halde mahkemece mahallinde yeniden keşif yapılarak öncelikle taraflara mahalli bilirkişi ve tanıklara, tespit bilirkişilerine ortak miras bırakanın ölümünden sonra yapılan paylaşma ile davacı tarafa düşen taşınmazların yerleri ve parsel numaraları sorularak tespit edilmeli, ondan sonra bu taşınmazların orman olarak Hazine adına tespitlerinin kesinleşip kesinleşmediği Kadastro ve Tapu Sicil Müdürlüğü'nden sorulmalı, kesinleştiği belirlendiği takdirde mirasçılar arasında yapılan paylaşmanın bozulduğuna dair, tespitler kesinleşmemiş ise veya başka bir davada dava konusu iseler dava dosyalarının birleştirilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, mahkemece eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de davacılardan Ummuhani'nin ortak miras bırakan Ali'nin mirasçısı olmadığı, halen annesi Emine'nin sağ olması nedeniyle aktif dava ehliyetinin bulunmadığı, adı geçenin annesi Emine'nin de vekil sıfatıyla temsil edemeyeceği dahi dikkate alınmadan hüküm kurulması isabetsiz, davacıların temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde davacı tarafa iadesine, 13.07.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.