Mahkemesi : Kalkandere Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla) Tarihi : 20/05/2013Numarası : 2012/184-2013/194 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Davacı vekili ,müvekkilinin davalıya ait işyerinde 11.08.2009 tarihinde işçi olarak çalışmaya başladığını, aylık ücretinin net 900,00 TL olduğunu, 12.05.2011 tarihinde sebepsiz olarak iş akdine son verildiğini, günde yaklaşık 12-13 saat mesai yapmasına, bayram günleri çalışmasına rağmen karşılığı ücretlerinin ve yıllık ücretli izin alacağının ödenmediğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili ,davacının bordroda gösterilen miktar üzerinden ücret aldığını, fazla mesai yapılması ve bayram günlerinde çalışılması halinde bordrolarda gösterilmek suretiyle ücreti ile birlikte bankaya yatırıldığını,işletmesel nedenlerle görev yeri değişikliği yapıldığını, davacının görev yeri değişikliğini kabul etmeyerek iş akdini kendisinin feshettiğini, tüm hak ve alacaklarını alarak müvekkili şirketi ibra ettiğini, yıllık ücretli izin ücretinin de fesih esnasında hesaplanarak banka hesabına yatırıldığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece , toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre iş akdinin davacı tarafça feshedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda 32'nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır. Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir. İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanununun 323'üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler gözönünde tutularak belirlenir. 4857 sayılı Yasanın 8'inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Yasanın 37'nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8'inci ve 37'nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de gözardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir. Somut olayda davacı son ücretinin aylık net 900,00 TL olduğunu iddia etmiş , davalı ise bordroda gösterilen miktar üzerinden ücret aldığını savunmuştur. Dinlenen davacı tanıkları davacının ücretine ilişkin beyanda bulunmamışlar, davalı tanıkları ise davacının ücretinin bordrosundan anlaşılacağını beyan etmişlerdir. Dosyaya sunulan imzasız ücret bordrolarında ve imzalı hizmetli çıkış pusulasında davacının günlük ücretinin brüt günlük 26,55 TL olduğu belirtilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise sigortalı hizmet cetvelindeki son aylık kazanç miktarı olan brüt 918.63 TL üzerinden davaya konu işçilik alacakları hesaplanmıştır. Mahkemece davacının ücretinin ne olabileceği meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş ve fesih tarihi belirtilerek ilgili meslek odalarından sorularak belirlendikten sonra kıdem tazminatı , fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil ile yıllık ücretli izin alacaklarını bu ücrete göre hesaplattırıp,banka kayıtlarıyla doğrulanan ödemeler mahsup edilmek suretiyle çıkacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup bozma nedenidir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 24.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.