Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4381 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 22880 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : Kahramanmaraş İş MahkemesiTarihi : 02/04/2013Numarası : 2011/631-2013/239 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1.Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine. 2.Davacı vekili, davacının 01.05.2008-30.09.2011 tarihleri arasında 1200,00 TL ücretle çalıştığını sözleşmesinin işveren tarafından haksız feshedildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma, yıllık izin, hafta tatili, ulusal bayram genel tatil alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili, davacının 3-4 günlük izin sonrası yaklaşık bir ay süre ile işe gelmediğini, yapılan davete rağmen işe geri dönmediğini, asgari ücretle çalıştığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davacının iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından feshedildiği, 1200,00 TL ücretle çalıştığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Somut olayda davacı tanık beyanlarından davacının istifa ederek işyerinden ayrıldığı anlaşılmaktadır. Davacının Mahkeme kararıyla da hüküm altına alınan fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram genel tatil alacaklarının ödenmediği ve davacı tarafından sözleşmenin haklı ve eylemli olarak feshedildiği anlaşılmakla kıdem tazminatına hükmedilse de kendisi sözleşmeyi feshettiğinden ihbar tazminatının reddi gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir. 3. Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır. Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir. İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir. 4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. Somut olayda davacı 1200,00 TL ücretle çalıştığını iddia etmiş, davacı tanıkları ücretin miktarını doğrulamışlardır. Davalı ise davacının asgari ücretle çalıştığını savunmuştur. Mahkemece emsal ücret araştırması yapılmış Fırıncılar Odası kalfa ve usta yardımcılarının asgari ücretin %10-20 fazlası kadar, ustaların ise kalfaya göre %10-20 daha fazla ücret alabileceğine dair cevap vermiştir. Davacı hamur ustası olduğundan emsal ücret araştırması yazısı doğrultusunda ücretin belirlenmesi ve tüm alacakların bu ücret üzerinden hesaplanması gerekirken davacı tanık beyanları ile sonuca gidilmesi hatalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine 24.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.