Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4375 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 23203 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : İskenderun 1. İş MahkemesiTarihi : 19/06/2013Numarası : 2012/267-2013/928 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine. 2-Davacı vekili, davacının 01.11.2007-18.08.2011 tarihleri arasında öncesinde saha görevlisi ve sonrasında şoför olarak çalıştığını, işyerindeki sorunlar ve alacaklarının ödenmemesi nedeniyle sözleşmeyi kendisinin feshettiğini savunarak kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin, fazla çalışma, ulusal bayram genel tatil alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili, davacının taşeron firma işçisi olduğunu, davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, davacının imzasını taşıyan 07.05.2012 tarihli ibraname ile davaya konu edilen tüm hak ve alacaklarını aldığını, kıdem ve ihbar tazminatının ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Somut olayda, davacının 07:00-18:00 saatleri arasında 1,5 saat ara dinlenme yaparak haftada 63 saat çalıştığı kabul edilmiştir. Fazla çalışma yılda 52 hafta üzerinden hesaplanmıştır. Mahkemece talep doğrultusunda ulusal bayram günlerinde çalıştığı, dini bayramlarda hiç çalışmadığı anlaşıldığından genel tatil ücretleri de kabul edilmiştir. Davacı yıllık izinlerini kullandığından bu talebinin reddine karar verilmiştir. Kural olarak işçinin yıllık ve haftalık izin kullandığı yine bayram ve genel tatillerde çalışmasının olmadığı dönemler için fazla çalışma ücreti hesaplanması doğru değildir. Fazla çalışma ücreti, işçinin fiilen çalıştığı günler itibarıyla hesaplanmalı, her gün aynı şekilde fazla çalışma yapılması hayatın olağan akışına uygun düşmediğinden indirime gidilmelidir. Ulusal bayram genel tatil günleri ile hafta tatili alacakları fazla çalışma alacağı ile birlikte talep edilmişse bu günlerdeki 7,5 saati aşan kısımlar fazla çalışma hesabına dahil edilmelidir. Mahkemece bilirkişiden ek rapor alınarak belirtilen esaslara göre hesaplama yaptırılması ve buna göre sonuca gidilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir. 3-Kabule göre; reddedilen kısım üzerinden davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmeyerek hem 861,53 TL ve hem de 440,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesi şeklinde kurulan hüküm de hatalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 24.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.