Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4308 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 26957 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : Trabzon 2. İş MahkemesiTarihi : 25/10/2013Numarası : 2013/674-2013/102 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalılar tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine. 2-Dava, iş akdinin davalı işverenlerce haksız nedenle sonlandırıldığı iddiasına dayalı kıdem ve ihbar tazminatı ile ödenmeyen işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı dava dilekçesinde davalı işverence ücretlerinin bir kısmının ödenmediğini, 6.900,00 TL ödenmemiş ücret alacağı bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakkını saklı tutup 1.000,00 TL ücret alacağının tahsilini istemiş, ıslah dilekçesi ile de bu miktarı 6.900,00 TL'na yükletmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı işverence sunulan imzalı bordrodaki aylar ile davacının bankaya ödenen 2011 yılı Ocak, Şubat ve Mart ayları dışlanmak suretiyle tüm çalışma süresi için ücret hesabı yapılıp toplamda davacının belge ile ödendiği ispat olunamayan 20.778,14 TL ücret alacağı bulunduğu bildirilmiş, mahkemecede talep gözetilerek 6.900,00 TL'na hükmedilmiştir. Yapılacak iş; davacıya hangi aylara ilişkin ücretinin ödenmediğini açıklattırmak, davalıya bu açıklamaya göre ödemeye ilişkin belgesini ibraz için önel vermek, davalı işverence kendi hesabından davacı hesabına havale yolu ile ücretin yatırıldığı dosyadaki belgelerden anlaşıldığına göre davacının havale yapılan banka hesabına ilişkin dökümlü ekstreyi ilgili bankadan getirtilerek tüm deliller bir arada değerlendirilerek ücret alacağı talebi hakkında bir karar vermektir. 3-Davacının ücret fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir. 4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları, Borçlar Kanununun 126/1 maddesi (6098 Sayılı TBK 147) uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7 nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir. Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def'i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir. Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir. Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içinde cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir. Somut olayda 10/12/2012 tarihli ıslah dilekçesi davalı Trabzon Liman İşl. A.Ş.'ne 12/12/2012 tarihinde tebliğ edilmiş, bu davalı süresi içinde 21/12/2012 tarihli dilekçesi ile zamanaşımı def'inde bulunmuş, davalı ...-Tem Ltd. Şirketine 13/12/2012 tarihinde tebliğ edilmiş, bu davalı süresi geçtikten sonra 31/01/2013 tarihli dilekçesi ile zamanaşımı savunmasında bulunmuştur. Bu durumda yapılacak iş; davacının hangi aylara ilişkin ücret alacağının bulunduğunu açıklamasından ve ücret alacağı ile ilgili yukarıda belirtilen araştırma yapıldıktan sonra bilirkişiden ek rapor alınarak süresi içinde zamanaşımı savunmasında bulunan davalı Trabzon Liman İşl. A.Ş.'nin zamanaşımı savunması değerlendirilerek çıkacak sonuca göre bir karar vermektir. Mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması bozma nedenidir. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 21/02/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.