Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Kadastro sırasında 109 ada 137 parsel sayılı 21121,16 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ham toprak niteliğiyle davalı hazine adına tespit edilmiştir. Davacı C... Ç... miras yoluyla gelen hakka ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava konusu taşınmazın bir bölümü hakkında dava açmıştır. Mahkemece davanın kabulüne, 109 ada 137 parsel sayılı taşınmazın uzman bilirkişi tarafından düzenlenen 15.6.2009 günlü haritada (A) harfi ile gösterilen 4706,64 metrekare yüzölçümündeki kısmın davacı C... Ç... adına, geriye kalan 16414,52 metrekare yüzölçümündeki kısmın davalı hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı hazine tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece dava konusu 109 ada 137 parsel sayılı taşınmazın uzman bilirkişi tarafından düzenlenen 15.6.2009 günlü haritada (A) harfi ile gösterilen 4706,64 metrekare yüzölçümündeki kesimi üzerinde tespit gününde adına tescile karar verilen zilyet davacı taraf yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmü uyarınca kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş isede yapılan araştırma, uygulama hüküm vermeye yeterli değildir. Dava konusu taşınmazın tespit tutanağı içeriği incelendiğinde hükme dayanak yapılan, keşifte dinlenen bilirkişi ve tanık sözleri ile tutanak bilirkişilerinin beyanları çeliştiği tartışmasızdır. Bir başka deyişle kadastro tespitinde saptanan hukuksal olgu ile keşifte saptanan hukuksal olgu birbirine aykırı düşmüştür. Ayrıca temyize konu taşınmazın kadastro tespiti 26.7.1972 tarihinden sonra yapılmıştır. 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmüne göre bir kimse aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden zilyetlikle sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüm yüzölçümünde taşınmaz malı iktisap edebilir. Her ne kadar, mahkemece davanın dayanağını oluşturan 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmü uyarınca araştırma ve soruşturma yapılmış ise de, bu doğrultuda yapılan araştırma ve soruşturma da yöntemine uygun olmadığı gibi ayrıca yetersizdir. O halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için tespit tutanağı bilirkişileri hazır olduğu halde taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, tutanak bilirkişileri taşınmaz başında ayrı ayrı dinlenilmeli, hükme dayanak yapılan keşifte dinlenen bilirkişi ve tanıkların sözleri ile tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları arasındaki aykırılık giderilmeli, adına tescile karar verilen zilyet davacı C... Ç....'nin miras bırakanı babası B... Ç... ve mirasçılarının onaylı nüfus kayıt örnekleri getirtilerek kimlikleri bu yolla sağlıklı biçimde belirlenmeli, bundan sonra aynı çalışma alanı içerisinde ilgili yada ilgililer adına kayıtsız ve belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla başkaca taşınmaz mal tespit yada tescil edilip edilmediği Kadastro Müdürlüğü, Tapu Sicil Müdürlüğü ve Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüklerinden ayrı ayrı sorulup saptanmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.7.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.