Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4207 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 14428 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : Kırıkkale 2. İş MahkemesiTarihi : 12/03/2013Numarası : 2012/246-2013/75 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı, çalışma saatlerinin gece 11.30 ile sabah 07.30 arası olduğunu, ayda 2 hafta sonu ve hafta tatili izni verilmeden çalıştığını, dini ve milli bayramların tamamında çalıştığını, TİS’nin 52.maddesine göre hafta tatili gününde çalıştırılan işçiye hafta içi bir gün izin verilirse ilaveten 1 yevmiye, hafta içi izin verilmezse yevmiyesine ilaveten 2 yevmiye ödeneceğinin ve ulusal bayram genel tatil günlerinde çalışan işçilere beher gün için 3 yevmiye ödeneceğinin belirtildiğini, TİS’ne göre ödenmesi gereken gece zammı ücretlerinin, hafta tatili ve genel tatil ücretlerinin ödenmediğini, davacının çalışmasının çoğunun gece vardiyasında geçmesi nedeni ile TİS’nin 51.maddesine göre davacının 20.00-01.00 arasındaki çalışmalarının % 30 zamlı ödenmesi gerekirken gece çalışma ücretlerinin ödenmediğini ileri sürerek, ulusal bayram genel tatil, hafta tatili, gece zammı, kıdemli işçiliği teşvik ikramiyesi ve birleştirilen dosya ile ücret alacaklarına ilişkin itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı, taleplerin zamanaşımına uğradığını, davacıya hizmeti süresince tüm hak ve alacaklarının eksiksiz olarak ödendiğini, davacının kadrolu işçi olarak TİS’nden kaynaklanan tüm alacaklarını aldığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı dava dilekçesinde gece çalışmalarının 11.30-07.30 saatleri arasında olduğunu beyanla çalışma dönemi belirtmeden gece çalışma ücreti alacağının tahsilini talep etmiştir. Davacı ve davalı tanıkları davacının gece vardiyasında 3-4 sene çalıştığını beyan etmişler, ancak gece çalışmasının hangi tarihlerde geçtiğini beyan etmemişlerdir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava dilekçesine karşı yapılan zamanaşımı savunması dikkate alınarak davacının 09.05.2006-31.03.2011 tarihleri arasındaki dönem için gece çalışma ücreti alacakları hesaplanmıştır. Bilirkişinin hesapladığı süre tanık beyanlarında belirtilen süreyi aşmaktadır. Davalı bir kamu kurumu olup davacının gece vardiyasında görevlendirildiği tarih davalıdan sorularak davacının gece çalıştığı dönem tereddüde yer bırakmayacak şekilde belirlenmeli davalı işyeri belgeleri sunulmadığı takdirde tanıklar yeniden dinlenerek davacının gece çalışması ile ilgili ayrıntılı beyanları alınarak davacının gece çalışma süresi tesbit edilmeli ve tespit edilecek dönem için davacının gece çalışma ücreti alacağı hesaplanmalıdır. Eksik inceleme ile karar verilmesi hatalıdır. 3-Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir. 4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları, Borçlar Kanununun 126/1 maddesi (6098 Sayılı TBK 147) uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7 nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir. Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def'i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir. Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir. Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içinde cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir. 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz. Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür (Yargıtay HGK. 04.06.2011 gün 2010/ 9-629 E. 2011/ 70. K). Somut olayda; davalı tarafça süresi içinde ıslaha karşı zamanaşımı savunmasında bulunulmuş olup Mahkemece ıslaha karşı zamanaşımı savunmasının dikkate alınmadan karar verilmesi hatalı olup kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 20/02/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.