Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü: Dava, haksız şikayetten kaynaklanan manevi tazminat alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davalının Anayasal şikayet hakkını kullandığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamında toplanan delillere uygun düşmediği gibi, yapılan araştırma, soruşturma ve toplanan deliller de hüküm vermeye yeterli değildir. Manevi tazminata karar verilebilmesi için; 4721 sayılı TMK'nın 24. maddesi hükmünde genel olarak açıklanan kişilik haklarına bir saldırı bulunması, kişilik hakkı zedelenen kişinin rızası, daha üstün nitelikte özel veya Kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması gibi eylemi haklı kılan ve manevi tazminat sorumluluğunu ortadan kaldıran bir hukuka uygunluk nedeninin bulunmaması zorunludur. Anayasa'nın 36. maddesi hükmüne göre herkes, yasal vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir. Bu madde ile tanınmış olan hak arama, bir başka deyişle ihbar ve şikayet 'hakkının kullanılması nedeniyle kişilik hakları zarara uğrasa bile, hak arama özgürlüğü üstün bir hak olarak hukuka uygunluk nedeni sayıldığından bundan zarar gören kişilerin tazminat hakkının doğmayacağı kuşkusuzdur/Ancak bu özgürlük sınırsız olmayıp, ihbar ve şikayet hakkının kasten ve zarar verme amacı ile veya keyfi olarak ya da uzak ihtimallere göre, herhangi bir delil ve emare bulunmadan, yeteri kadar araştırma yapılmaksızın kullanılmaması gerekir. Aksi halde hak arama özgürlüğünün kötüye kullanılmış olması nedeniyle hukuka uygunluk nedeni ortadan kalkacağından manevi tazminata karar verilmesi gerekeceğinde de kuşku duyulmamalıdır. Dosya içeriğinde toplanan ve değerlendirilen delillerden tekstil işiyle iştigal eden davacı şirketin, davalı şirket adına tescilli "D..." markalı ürünleri sahte olarak ürettiği, yasa dışı olarak bulundurduğu ve satışa arz ettiği, bu nedenle davalı markasına tecavüz teşkil eden eylemde bulunduğu belirterek, davacı tarafından işletilen işyeri hakkında işlem yapılması için Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet dilekçesi verdiği, Cumhuriyet Başsavcılığının talebi uygun görmesi ve arama izni istemesi üzerine suç delillerinin elde edilebilmesi amacıyla Sulh Ceza Mahkemesi'nce arama kararının verildiği, yapılan aramada davacı tarafın işyerinde taklit herhangi bir ürün bulunamadığı, bunun üzerine Cumhuriyet Başsavcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği anlaşılmaktadır. Davalı şirketin şikayeti, şikayet üzerine açılan soruşturma ve yapılan aramanın davacı tarafın ticari saygınlığını zedeleyecek ve kişilik hak-larına saldırı oluşturacak nitelikte bir fiil olduğu kuşkusuzdur. Davalı şirketin şikayeti üzerine usulüne uygun olarak arama izni alınması ve alınan izne dayanılarak işyerinde arama yapılması mahkeme hükmünün gerekçesinde belirtildiği gibi, hak arama özgürlüğünün kötüye kullanılmadığı kabule yeterli olmadığı gibi davanın reddine karar verilmesini de gerektirmez. Az yukarıda da açıklandığı gibi, davanın reddine karar verilebilmesi için, ihbar ve şikayet hakkının kötüye kullanılmadığının belirlenmesi gerekir. Davalı şirketin görevli elemanlarınca yapılan araştırmadan söz etmesine rağmen davacı tarafın işyerinde taklit ürün bulunduğuna ilişkin, şikayeti haklı gösterecek herhangi bir delil ve belgeyi şikayet dilekçesine eklememesi, yapılan aramada da işyerinde taklit ürün bulunamaması, hak arama özgürlüğünün kötüye kullanıldığını gösteren birer delildir. Bu durumda şikayetin haklı olduğunu, yeterli delil ve emare bulunduğunu, davacı tarafın işyerinde sahte ürün imalatı ve satışı yapıldığını kanıtlama yükü davalı tarafın üzerindedir. Anılan hususların tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkün olup, davalı taraf cevap dilekçesinde tanık deliline de dayanmıştır. Ne var ki, mahkemece usul hükümlerine aykırı olarak taraflardan delilleri sorulup saptanmamış, özellikle kanıt yükü üzerinde olan davalı tarafın göstereceği deliller toplanıp, tanıkları dinlenmemiş, kanıt yükü ve deliller hatalı değerlendirilerek davanın reddine karar verilmiştir. Böylesine eksik araştırma ve soruşturma ile dosya içeriğinde toplanan delillere aykırı biçimde hüküm verilemez. Hal böyle olunca, az yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak mahkemece taraflardan ve özellikle kanıtlama yükü üzerinde olan davalı taraftan delilleri sorulup saptanmalı, gösterilecek taraf delilleri toplanmalı, tanıklar dinlenmeli, toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek davalı şirketin ihbar ve şikayet hakkını kötüye kullanıp kullanmadığı duraksamasız belirlenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, bu şekilde bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacı tarafın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin ödenen harcın istek halinde davacı tarafa iadesine, 06.10.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.