Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3702 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 3305 - Esas Yıl 2006





Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü: İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere bu yolla saptanan dava niteliği dikkate alındığında mahkemece yapılan araştırma, soruşturma hüküm vermeye yeterli değildir. Dava ve temyize konu taşınmazlar 3402 sayılı Kadastro Kanunun 5. maddesi hükmü uyarınca malikhaneleri açık bırakılmak suretiyle tesbit edilmiş, tesbit gününden önce genel mahkemeye açılan tescil ve elatmanın önlenmesi davaları kadastro mahkemesine aktarılmıştır. Hal böyle olunca davanın tarafları dışında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 30. maddesi hükmünün uygulanabileceği bir başka deyişle davanın tarafları dışında gerçek hak sahibi varsa taşınmazların saptanacak gerçek hak sahipleri adına da koşullarının varlığı halinde tescil edilebileceği yasanın özüne ve sözüne göre kuşkusuzdur. Bu olgular göz önüne alındığında hazine dışındaki tarafların vaki feragat ve kabulleri kendilerini bağlar. Mahkemece bu olgular üzerinde durulmadığı gibi dayanılan vergi kayıtlarının uygulamasına ilişkin yerel bilirkişi sözleri, komşu taşınmazların tesbite tutanağı içeriği ve dayanakları kayıtlarla denetlenmediğinden soyut nitelikte gerekçesiz sözlerden ibaret olduğu gibi uzman bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ve eki harita da kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri yöntemine uygun biçimde gösterilmediğinden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan vermeyen harita ve eki rapor da yetersizdir. O halde saptanan dava niteliği dikkate alındığında sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için öncelikle vergi kayıtlarına dayanan tarafın vergi kayıt maliki yada malikleri ile akdi, irsi ilişkisi duraksamaya meydan vermeyecek biçimde sorulup saptanmalı, bu nedenle kayıt maliklerinin ölmüş iseler tüm mirasçılarını gösterecek şekilde onaylı nüfus aile kayıt örnekleri ilgili Nüfus Müdürlüğünden getirtilmeli, yada bu konuda istihsal edilmiş veraset belgesi varsa ibraz ettirilmeli, bu yolla irsi ilişki sağlıklı biçimde duraksamasız belirlenmeli, akdi ilişkiye dayanıldığı takdirde ilgiliden bu konudaki delilleri sorulup saptanmalı, göstereceği deliller toplanmalı, yada bu konuya ilişkin varsa yazılı kayıt ve belgeleri ibraz ettirilmeli, kayda dayanan tarafın vergi kayıt maliki yada malikleri ile akdi yada irsi ilişkisi saptandığı takdirde dayanılan kaydın dava dışı başka taşınmaz yada taşınmazlara revizyon görüp görmediği, Tapu Sicil Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğünden sorulup saptanmalı, revizyon görmüş ise dava konusu taşınmaz yada taşınmazlarla birlikte revizyon gördüğü dava dışı taşınmazları ve bu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazları da bir arada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita Kadastro Müdürlüğünden getirtilmeli, bundan sonra dıştan komşu taşınmazların tespit tutanakları ve dayanakları kayıtlar davalı iseler dava dosyaları getirtilmeli, dayanılan kaydın dava dışı başka taşınmazlara revizyon gördüğü ve davalı olduğu saptandığı takdirde usulün 45 ve onu izleyen maddeleri hükmü uyarınca dava dosyalarının birleştirilip birleştirilmeyeceği yönü üzerinde durulmalı, vurgulanan bu olgunun dava ekonomisi ve kaydın kapsamının sağlıklı biçimde belirlenebilmesi için zorunlu olduğu özellikle dikkate alınmalı, daha sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, tutanak bilirkişilerinin tümü, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde taşınmazlar başında yeniden keşif yapılmalı, 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi hükmü uyarınca dayanılan vergi kayıtları yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, uygulamada kaydın revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlar özellikle gözönünde tutulmalı, kayıtlarda tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişiye kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve dayanakları kayıtlarla denetlenmeli, bu yolla dava konusu taşınmazların dayanılan vergi kayıtlarının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız saptanmalı vergi kaydının mülkiyet belgesi olmadığı zilyetlikle birleşmeyen vergi kaydına değer verilemeyeceği göz önüne alınarak, yeterli biçimde zilyetlik araştırması yapılmalı, bu konuda zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde tespit tutanağı bilirkişileri de taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek, çelişki giderilmeli, uzman bilirkişiden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalıdır. Öte yandan davanın dayanağını oluşturan 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14/son maddesi hükmünde aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden bir kişinin edinebileceği toplam taşınmaz miktarı kuru toprakta 100, sulu toprakta 40 dönüm olarak belirtilmiştir. Mahkemece bu olgu dikkate alınarak yöntemine uygun bir araştırma ve soruşturma da yapılmamıştır. Sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için hazine dışındaki tarafların ölenler var ise nüfus kayıt örnekleri getirtilerek mirasçıların kimlikleri belirlenerek ilgililer adına aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yolu ile başkaca taşınmaz mal tesbit yada tescil edilip edilmediğinin Kadastro Müdürlüğü, Tapu Sicil Müdürlüğü ve Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüklerinden ayrı ayrı sorulup saptanmalı, tesbit edilen dava dışı taşınmaz yada taşınmazlar varsa tesbit tutanakları ve dayanakları kayıtlar getirtilmeli, dava dışı tesbitleri kesinleşmeyen taşınmazlar bulunduğu takdirde usulün 45 ve onu izleyen maddeleri hükmü uyarınca davalardan biri hakkında verilen hükmün diğer davayı etkileyeceği bir başka deyişle davalar arasında fiili ve hukuki irtibat bulunduğu bu nedenle dava dosyalarının birleştirileceği düşünülmeli, tesbitlerine bir kayıt ve belge esas alınan taşınmazlar var ise sözü edilen taşınmazların belgesizden tesbit edilen taşınmaz niteliğinde olmadığı düşünülmeli, paylı olarak tesbit edilen taşınmazlar var ise taşınmazın yüzölçümü payda olarak kabul edilmeli her bir paydaşa payı oranında o taşınmazdan kaç m2 taşınmaz mal isabet ettiği belirlenip bu olgu dikkate alınmalı, ayrıca 3083 sayılı Yasayla 5403 sayılı Kanununun 3. maddesi aracılığıyla 5403 sayılı Kanunla değişik 2/G maddesi hükmü uyarınca çekişmeli taşınmazların sulu yada kuru toprak niteliğinde olup olmadığı Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğünden sorulup saptanmalı, bu yolla etkili bir denetim ve kontrol yapılmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir.Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA- 14.11.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.