Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3695 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 14954 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : Bafra 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla)Tarihi : 10/06/2014Numarası : 2010/420-2014/333 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı vekili, davacının 01.08.1999 tarihinden 01.03.2010 tarihine kadar planlama ve sevkiyat bölümünde şef olarak kesintisiz ve devamlı olarak çalıştığını, davacının davalı işyerinde günde en az 2 saat fazla mesaiye kaldığını, haftalık izin günlerinde ve genel tatil günlerinde devamlı surette çalıştığını iddia ederek kıdem tazminatı ve bazı işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı vekili, davacının alacak taleplerinin 5 yıllık zamanaşımına uğradığını, davacının davalı şirketten hiçbir alacağının olmadığını açıkça beyan ettiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında davacının aldığı ücret konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Somut olayda davacı, 800,00 TL net ücret aldığını iddia etmiş, davalı davacının asgari ücretle çalıştığını savunmuştur. Mahkeme davacının aylık 800,00 TL net ücretle çalıştığı kabulüyle yapılan hesaplamalara itibarla hüküm kurmuştur. Dosyada davacının davalı aleyhine açtığı hizmet tespiti davasına ait karar bulunmaktadır. Taraflar arasında görülen hizmet tespiti davasında davacının iş akdinin feshedildiği 2010 yılının Mart ayında dahi asgari ücretle çalıştığı tespit edilmiş ve anılan karar Yargıtay 10. Hukuk Dairesince onanarak kesinleşmiştir. Davacının kesinleşmiş mahkeme kararıyla 2010 yılı Mart ayında dahi asgari ücretle çalıştığı sabit iken davacı iddiası doğrultusunda aylık 800,00 TL net ücret üzerinden hesaplama yapılması hatalıdır. 3-Davacı işçiye fazla çalışma ücreti ödenip ödenmediği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Fazla çalışmanın belirlenmesinde, 4857 sayılı Yasanın 68 inci maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin de dikkate alınması gerekir. Ara dinlenme 4857 sayılı İş Kanununun 68 inci maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükümde ara dinlenme süresi, günlük çalışma süresine göre kademeli bir şekilde belirlenmiştir. Buna göre dört saat veya daha kısa süreli günlük çalışmalarda ara dinlenmesi en az onbeş dakika, dört saatten fazla ve yedibuçuk saatten az çalışmalar için en az yarım saat ve günlük yedibuçuk saati aşan çalışmalar bakımından ise en az bir saat ara dinlenmesi verilmelidir. Uygulamada yedibuçuk saatlik çalışma süresinin çok fazla aşıldığı günlük çalışma sürelerine de rastlanılmaktadır. İş Kanununun 63'ncü maddesi hükmüne göre, günlük çalışma süresi onbir saati aşamayacağından, 68 inci maddenin belirlediği yedibuçuk saati aşan çalışmalar yönünden en az bir saatlik ara dinlenmesi süresinin, günlük en çok onbir saate kadar olan çalışmalarla ilgili olduğu kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla günde onbir saate kadar olan (onbir saat dahil) çalışmalar için ara dinlenmesi en az bir saat, onbir saatten fazla çalışmalarda ise en az birbuçuk saat olarak verilmelidir. Somut olayda, dosyaya ibraz edilen imzalı bordrolara göre davacıya bazı aylar mesai, ek gelirler, tazminatlar, ikramiye sütunu altında bazı aylar ise mesai, prim, ikramiye sütunu altında bir kısım ücret ödendiği görülmüş olup bu ödemelerin hangi alacak için yapıldığı araştırılarak fazla çalışma ücret alacağının ödendiğinin anlaşılması halinde fazla çalışma ücret hesabında ödeme yapılan ayların dışlanarak hesaplama yapılması gerekeceğinin düşünülmemesi hatalıdır. 4-Taraflar arasında ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının hesaplanması konusunda da uyuşmazlık bulunmaktadır. Dinlenen taraf tanıklarının milli bayram günlerinde çalışıldığını beyan etmelerine rağmen, 1 Ocak gününün genel tatil olup milli bayram olmadığı gözden kaçırılarak 1 Ocak günü içinde ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı hesabı yapılması isabetsizdir. 5-Davacı vekili, ıslah dilekçesinde faiz talebinde bulunmamıştır. Mahkemece ıslah dilekçesinde faiz talep edilmediği halde ıslah edilen kısımlar yönünden faize hükmedilmesi 1086 sayılı HUMK’nun 74. (6100 sayılı HMK’nun 26.) maddesinde belirtilen taleple bağlılık kuralına aykırı ve hatalı olup bozma nedenidir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 05.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.