Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3692 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 20236 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : Sinop 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla)Tarihi : 07/05/2013Numarası : 2010/742-2013/330 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Davacı vekili, davacının davalıya ait iş yerinde ikibuçuk yıldan beri kasiyer olarak çalıştığını, davalının işten atma tehdidi altında izin defterini imzalamasını istediğini, davacının gerçeğe aykırı olarak işverence düzenlenen izin kağıdını imzalamadığı için iş akdinin feshedildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret, yıllık ücretli izin, fazla mesai ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, davacının kendi isteği ile işten ayrıldığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de, verilen hüküm infazda kuşku yaratacak niteliktedir. Anayasanın 141 nci maddesi uyarınca, yargı kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 nci maddesinde de hüküm altına alınmıştır. Anılan anayasal ve yasal düzenlemeler gereğince yargıcın, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kararda göstermesi zorunludur. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır. Karar tarihinde yürürlükte bulunan HMK 297/2. hükmüne göre, hüküm fıkrasında istek sonuçlarının her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi, infaza elverişli biçimde hüküm kurulması zorunludur. Bunun sonucu olarak davanın kabulüne karar verilmesi halinde, davacı tarafın bütün istek kalemlerinin tümünün eksiksiz olarak davalıdan tahsiline (ya da istem sonucuna) imkân verecek şekilde hüküm kurulması gerektiği kuşkusuzdur. Somut olaya gelince; dava dilekçesi içeriği ile kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti ve ücret alacaklarının tahsilinin istendiği anlaşılmaktadır. Mahkeme "...dosya içinde bulunan bilirkişi H. A..'in 05/07/2012 tarihli raporuna göre, davacının davalıdan 2002,13 TL kıdem tazminatı, 1064,70 TL ihbar tazminatı, 380,25 TL 2010 Aralık ayı ücreti, 709,80 TL yıllık ücretli izin alacağı, 5864,17 TL fazla mesai alacağının bulunduğu anlaşılmakla, davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir..." şeklindeki gerekçeyle karar vermiştir. Ne var ki; kısa karar ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında davanın kabulüyle, 2002,13-TL kıdem tazminatı, 1064,70-TL ihbar tazminatı, 380,25-TL ücret alacağı, 709,80-TL ihbar tazminatı, 5864,17-TL ücret alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesi yönünde hüküm kurulmuştur. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrasının birbirine aykırı olmaması gerektiği gibi, davacının ücret alacağı ve ihbar tazminatı talepleri yönünden iki kez hüküm kurularak yıllık izin ücreti ve fazla mesai ücreti alacakları yönünden olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması suretiyle infazda kuşku yaratır şekilde karar verilmiş olması da isabetsiz olmuştur. Şu durumda verilen hükmün davanın niteliğine ve buna ilişkin HMK’nun 297/2. maddesinde düzenlenen usul hükümlerine açıkça aykırı olduğu anlaşılmaktadır. Yapılacak iş; bu aykırılığın giderilmesi suretiyle gerçeğe ve hukuka uygun bir karar vermektir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Ayrıca, mahkemece davacının tavzih talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi de hatalıdır. O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 12.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.