araflar arasındaki dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca duruş-malı olarak incelenmesi istenilmekle, dosyadaki belgeler incelendi, tetkik hâkiminin raporu okundu. Gereği görüşüldü: Kadastro sırasında ifraz yoluyla oluşan müfrez tapu kayıtlarına dayanılarak 79 ada 32 parsel sayılı taşınmaz Ali, aynı ada 33 parsel sayılı taşınmaz Ahmet ve Halil ibrahim, aynı ada 34 parsel sayılı taşınmaz Mehmet, aynı ada 35 parsel sayılı taşınmaz Osman, aynı ada 36 parsel sayılı taşınmaz Mustafa ve Musa, ayni ada 37 parsel sayılı taşınmaz ise Ali B. adına ayrı ayrı tespit ve tescil edilmiştir. Daha sonra 32 parsel sayılı taşınmaz kayden temlik yoluyla Hüsne, 34 parsel sayılı taşınmaz ise Mehmet mirasçıları adına, 35 parsel sayılı taşınmaz Osman çocukları, Mustafa, Mehmet, İbrahim Ethem ve Musa adlarına intikal etmiştir. 33 parsel sayılı taşınmazın ifrazı ile oluşan 78 parsel sayılı taşınmaz Halil İbrahim, 79 parsel sayılı taşınmaz ise Ahmet adlarına ayrı ayrı tescil edilmiştir. Davacı Ali B. ve Ahmet ifraza dayanağı haritaya ve eylemli duruma uymayan tespit yapıldığını öne sürerek davalı Mustafa ve arkadaşları aleyhine dava açmışlardır. Yargılama sırasında Halil İbrahim ifraz haritasına ifraz yoluyla oluşan müfrez tapu kaydına ve dayanağı harita ile eylemli duruma dayanarak tespitin düzeltilmesi istemiyle davaya katılmıştır. Mahkemece davaların reddine karar verilmiş, hüküm katılan davacı Halil İbrahim tarafından temyiz edilmiştir. İddia ve savunmaya duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere göre dava niteliği ve içeriği itibariyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12. maddesi hükmüne dayalı kesinleşen kadastroya karşı açılan dava niteliğindedir. Yanlar arasındaki uyuşmazlık ise ortak sınıra ilişkindir. Taraflar Mayıs 1316 tarih 11 sayılı sicilden ifraz yoluyla oluşan müfrez tapu kayıtlarına dayanmışlardır. Saptanan dava niteliği dikkate alındığında davada yöntemine uygun şekilde taraf koşulu da oluşturulmadığı gibi mahkemece yapılan araştırma ve uygulama da yetersizdir. Öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre taraf koşulunun oluşturulmamış olması başlı başına bozma nedenidir. Gerçekten dava konusu 35 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıt maliki Osman tarafından Mustafa, Mehmet, İbrahim Ethem ve Musa'ya kayden temlik edildiği dikkate alındığında adı geçenlerin davada taraf olmaları zorunludur. Mahkemece bu hukuksal olgu üzerinde durulmadığı gibi 34 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıt maliklerinden Adeviye'nin de davada taraf olmadığı dosya içeriği ile belirlenmiştir. Öte yandan 34 parsel sayılı taşınmazın dava dosyasına getirtilen onaylı tapu kayıt örneğinde malik olarak gözüken Ulviye isimli iki gerçek kişi olduğu, bu kişilerin aynı kişi olup olmadıkları yöntemine uygun şekilde duraksamaya meydan vermeyecek biçimde belirlenmemiştir. Tapu kayıt örneğine göre malik gözüken Ulviye'nin doğum tarihinin 1960 olarak gösterildiği halde aynı ad ve soyadını taşıyan diğerinin kimliğinde doğum tarihinin gösterilmediği anlaşılmaktadır. Öte yandan tarafların dayandığı ifraz tapu kayıtlarının yerlerine uygulaması da yetersizdir, iddia ve savunmanın kıymetlendirilmesi yönünden taşınmaz başında 3 kez keşif yapılmış, keşifte hazır bulunan uzman bilirkişilerin düzenledikleri harita ve eki raporlar keşfi izlemeye uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi sözlerini denetlemeye imkân vermediği gibi haritalı raporlar birbiri ile de çelişmektedir. O halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için öncelikle dava konusu 35 parsel sayılı taşınmaz kendilerine kayden temlik edilen dava dışı Mustafa, Mehmet, İbrahim Ethem ve Musa ile 34 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıt maliki Adeviye'nin tebliğe elverişli adresleri zabıta aracılığıyla belirlenmeli, bundan sonra adı geçenlere dava dilekçesi ve duruşma günü 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Nizamnamesi uyarınca yöntemine uygun şekilde tebliğ edilmeli, husumet bu yolla yaygınlaştırılarak davada yöntemine uygun şekilde taraf koşulu oluşturulmalı, daha sonra 34 parsel sayılı taşınmazın dava dosyasına getirtilen onaylı tapu kayıt örneğinde malik olarak gözüken Ulviye adlı gerçek kişilerin aynı ya da ayrı ayrı kişiler olup olmadığı duraksamasız belirlenmeli, adı geçenler ayrı ayrı kişiler ise dava dışı olan Ulviye'ye de az yukarda belirtilen yöntemle dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilmeli, dava koşulu yöntemine uygun şekilde oluşturulmalı, adı geçenler yargılamaya geldiklerinde kendilerinden ayrı ayrı davaya karşı diyecekleri delilleri sorulup saptanmalı, gösterecekleri deliller toplanmalı, bundan sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı yansız yerel ve uzman bilirkişi tarafların aynı yöntemle gösterecekleri tanıklar tespit tutanağı bilirkişilerinin tümü hazır olduğu halde taşınmazlar başında yeniden keşif yapılmalı, öncelikle tarafların tutunduğu ifraz yoluyla oluşan müfrez tapu kayıtlarının dayanağı Mayıs 1316 tarih 11 sayılı kök tapu kaydı yerel bilirkişi yardımı uzman bilirkişi eliyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20. maddesi hükmü uyarınca yöntemine uygun şekilde yerine uygulanmalı, kök tapu kaydında yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde taraflara bu konuda tanık dinletme olanağı sağlanmalı, kök tapu kaydının kapsamı sağlıklı biçimde ve duraksamaya meydan vermeyecek şekilde belirlendikten sonra ifraz yoluyla oluşan müfrez tapu kayıtlarının dayanağı haritaların ölçekleri ile geniş kapsamlı kadastro paftasının ölçeği eşitlenerek yerel bilirkişi yardımı uzman bilirkişi eliyle yerine çakıştırılmak suretiyle uygulanmalı, uygulamada haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalar ile arz üzerindeki doğal ya da yapay sınır yerlerinden yararlanılmalı, uzman bilirkişiden keşfi izlemeye bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ayrıntılı gerekçeli rapor alınmalı, özellikle uygulamada ifraz yoluyla oluşan müfrez tapu kayıtlarının kapsamının zorunlu olarak kök tapu kaydının içinde aranması gerekeceği düşünülmeli, kök tapu kaydının kapsamı dışında kalan bölüm yada bölümler var ise sözü edilen kesim ya da kesimler yönünden yeterli biçimde zilyetlik araştırması yapılmalı, zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı olaylara dayalı bilgi alınmalı, tespit tutanağı bilirkişilerinin anlatımları ile yerel bilirkişi ve tanık anlatımları arasında çelişki olduğu takdirde tespit tutanağı bilirkişileri de taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek aykırılık giderilmeli bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece davada taraf koşulu oluşturulmaksızın az yukarıda açıklanan hukuksal olgular göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz katılan davacı Halil İbrahim'in temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde ilgilisine iadesine, 18.11.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.