Mahkemesi : Antalya 2. İş MahkemesiTarihi : 05/03/2013Numarası : 2011/628-2013/81 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalıların tüm, davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacılar vekili, müvekkili Y.. A..'ın davalı şirkette 2006 yılından 15/01/2011 tarihine kadar çalıştığını, müvekkili işe girerken şirket yetkilisi M.. D.. tarafından iş teminatı olarak boş şekilde senetler alındığını, davacı Yılmaz'ın annesi olan diğer davacı F.. E..'un da kefil olarak senetlere imza attığını, işe alınırken kendisine boş olarak imzalatılan senetlerin davacı işten çıkarıldıktan sonra üzeri doldurularak icraya konulduğunu, M.. D..'nun şirket yetkilisi olup taraflar arasında işveren ve işçi ilişkisi dışında bir borç ilişkisi olmadığını iddia ederek borçlu olmadığının tespiti ve takibin iptaliyle, karşı tarafın yüzde kırktan aşağı olmamak üzere haksız icra tazminatına çarptırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili, bonoların teminat senedi olarak alınmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, toplanan kanıtlara dayanılarak, davacıların menfi tespit isteminde haklı oldukları gerekçesiyle borçlu olmadıklarının tespitine ve şartları oluşmadığından icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacıların kötüniyet tazminatına hak kazanıp kazanmadıkları noktasında toplanmaktadır. Eldeki dava, kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla yapılan takibe karşı menfi tespit istemine ilişkin olmakla, menfi tespit davaları ve kötüniyet tazminatına ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır: Borçlu, aslında borçlu olmadığı veya borçlu olmadığına inandığı bir borcu ödememek için, alacaklının takip yapmasını veya dava açmasını bekleyebilir. Bu durumda aleyhine başlatılan takibe itiraz edebilir. İtiraz üzerine takip duracağından, alacaklı bu itirazı bertaraf ettirmek için harekete geçtiğinde, alacaklının itirazın iptali veya kaldırılması talebi üzerine, borçlu bu konudaki savunmalarını genel mahkemede veya icra mahkemesinde ileri sürebilecektir. Diğer halde borçlu, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir.(İİK, m. 72/2) Alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür. (İİK, m. 72/3) Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açarak bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamayacaktır. Zira, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (H.. P.., O..A.., M..S. Ö.., M.. Ö.., İcra ve İflas Hukuku, s.156-164) 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK.)'nun 72 maddesi uyarınca yukarıda açıklanan şekilde menfi tespit davası açan borçlunun tazminat isteme hakkı vardır. Anılan maddenin 5. fıkrası aynen; “Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde kırkından aşağı olamaz.” hükmünü içermektedir. Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötüniyetli olmasıdır. (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s. 334,335) Başka bir ifadeyle; İİK.nun 72/5'nci maddesi hükmüne göre, menfi tespit davasının davacı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötüniyetli olması halinde, istem varsa, davacı (borçlu) lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötüniyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötüniyetli olduğunu iddia eden davacı (borçlu)’nun üzerindedir. Nitekim aynı ilkeler, H.G.K.'nun 17.03.2010 gün ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 7.12.2011 sayılı ve 2011/13-576 E. 2011/747 K ve 20.03.2013 gün ve E:2012/19-778, K: 2013/250 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Davalının kötüniyet tazminatına yönelik temyiz itirazına gelince; mahkemece, yapılan yargılama sonunda davacı yararına %40 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmiştir. İ.İ.K. 72. maddesinde değişiklik yapan 6352 sayılı Yasanın değişikliğe ilişkin maddesi Resmi Gazetede yayımlandığı 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe girdiği ve İİK.'nun 72. maddesindeki düzenleme emredici olup kamu düzenini ilgilendirdiğinden yürürlüğe girdiği andan itibaren derhal etkisini göstereceğinden tamamlanmamış tüm hukuki durumlara uygulanması gerekir. Somut olaya gelince, menfi tespit davasını açan davacı Y.. A..'ın davalı Y..-T.. Gıda Ürün.Paz.San.Tur.Tic.Ltd. Şirketi'nde bir süre çalıştığı, davacı F.. E..'un diğer davacının annesi, davalı M.. D..'nun ise davalı şirketin ortağı oldukları ve tanık beyanları ile davacı Y..'ın işe girerken işverenin takibe konu bonoyu bedelsiz aldığı anlaşılmıştır. Bedelsiz olan bonoyu takibe koymakla davalı işverenin kötüniyetli olduğu da sabittir. Mahkemece davacıların kötüniyet tazminatı isteminin yukarıda açıklanan yasa ve ilkeler doğrultusunda kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmiş olması isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davalılara yükletilmesine, 15/01/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.