Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmiş ve isteğin süresinde olduğu anlaşılmış ise de, duruşma masraflarını yatırmadığından duruşma isteminin reddine, dosyanm duruşmasız olarak incelenmesine karar verildi. Dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin raporu ve açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü: Öğretide ve yerleşik Yargıtay uygulamasında kararlılık kazanan görüşlere göre, davada yöntemine uygun biçimde taraf koşulunun oluşturulmamış olması başlı başına bozma nedenidir. Dava konusu 726 parsel sayılı taşınmazın tespit maliklerinden Hüseyin kızı jSıdıka'nın ölü olduğu, taşınmazın tespit tutanağına yansıyan bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. | Ne var ki, ölü tespit maliki Hüseyin kızı Sıdıka'nın mirasçıları davada yöntemine uygun biçimde taraf olmamışlardır. Taraf koşulunun oluşturulmamış olması başlı başına bozma nedenidir. O halde, öncelikle tespit maliki Hüseyin kızı ölü Sıdıka'nın tüm mirasçılarını gösterecek biçimde onaylı nüfus aile tablosu ilgili Nüfus Müdürlüğünden getirtilmeli ya da dava dosyasına yansıyan bilgi ve belgelere göre ölü Hüseyin kızı Sıdıka'dan veraset belgesi istihsal edildiği öne sürüldüğüne göi*e anılan veraset davası ile ilgili dava dosyası mahkemesinden getirtilmeli, Hüseyin kızı ölü Sıdıka'nın mirasçılarının kimlikleri bu yolla, tebliğe elverişli adresleri zabıta aracılığı ile belirlenerek adı geçenlere dava dilekçesi ve duruşma günü 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Nizamnamesi uyarınca yöntemine uygun şekilde tebliğ edilmeli, adı geçenler yargılamaya geldiklerinde kendilerinden davaya karşı diyecekleri delilleri ayrı ayrı sorulup saptanmalı, gösterecekleri deliller toplanmalı, bu yolla husumet yaygınlaştırılarak davada sağlıklı ve yöntemine uygun biçimde taraf koşulu oluşturulmalıdır. Tespit maliklerinden ölü olduğu belirlenen Hüseyin kızı Sıdıka'nın bir bölüm mirasçısının yargılamaya katılmış olmaları davada yöntemine uygun biçimde taraf koşulunun oluşturulduğu anlamına gelmeyeceği kuşkusuzdur. Gerçekten az yukarıda açıklandığı gibi, mirasçıların tümü davaya çağırılmalı, dava dilekçesi kendilerine okunup anlatılmalı, davaya karşı diyecekleri ve delilleri sorulup saptanmalı, gösterecekleri deliller toplanmalıdır. Somut olayda dava dosyasına ve duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere göre ölü Hüseyin kızı Sıdıka'nın mirasçılarından birinin 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 29, maddesi hükmü uyarınca tereke adına dava açtığı da saptanmamıştır. Mahkemece bu olgunun gözardı edilmesi isabetsizdir. Kural olarak bozma kararına uyulmakla, orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak aynı doğrultuda yerel mahkeme için zorunluluk doğar. Öte yandan bozma kararı dışında kalan yönler ise kesinleşir. Kuşkusuz bir davada yöntemine uygun biçimde taraf koşulunun oluşturulmamış olması az yukarıda vurgulandığı gibi başlı başına usule ilişkin bozma nedeni olup, saptanan bu olgu kamu düzenine ilişkin olması nedeni ile istek olmasa da yargılamanın her aşamasında mahkemece re'sen gözetilmesi zorunludur. Önceki günlü Daire bozma kararında bu olguya değinilmemiş olması ilgilileri yararına kazanılmış bir hak oluşturmaz. Açık bir deyişle sözü edilen ayrık hal, lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak oluşturmaz. İddia ve savunmaya, mahkemece toplanıp değerlendirilen deliller ile duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere göre, davada birden fazla pay tapu kaydına dayanıldığı anlaşılmaktadır. Ne var ki, uzman bilirkişi tarafından düzenlenen haritada tutunulan pay tapu kayıtlarında tarif edilen sınır yerleri 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20. maddesi hükmü uyarınca yöntemine uygun şekilde gösterilmediğinden keşfi izlemeye, yerel bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan vermeyen, bu nedenle yargı denetimine açık olmadığı saptanan harita ve eki raporda yetersizdir. Gerçekten pay kayıtlarının uygulamasına ilişkin beyanlar maddi olaylara dayanmayan soyut nitelikte gerekçesiz sözlerden ibarettir. Dava dosyası içeriğine göre, 726 parsel sayılı taşınmazın bulunduğu bölgede 2981 sayılı Yasa uyarınca imar uygulaması yapıldığı anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan uzman bilirkişi raporunun içerik ve kapsamına göre tespit gününden sonra bölgede 2981 sayılı Yasa uyannca yapılan yönetimsel işlemler gözönüne alınarak harita ve rapor düzenlediği anlaşılmaktadır. Anılan uzman bilirkişinin raporunun yasal bir dayanağı bulunmamaktadır. Gerçekten kadastronun amacı; bir taşınmazın tespit günündeki hukuksal durumunu, yüzölçümünü, türünü ve hak sahibini belirlemeye yöneliktir. Hal böyle olunca, tespit gününden sonra bölgede yetkili idari merciler tarafından 2981 sayılı Yasa uyarınca yapılan yönetimsel işlemler esas alınarak yapılan uygulamanın kadastro mahkemesindeki davayı ve uygulamayı ilgilendirmediği tartışmasızdır. Kaldı ki, kadastro hakimi infazı mümkün doğru sicil oluşturmakla yükümlüdür. Gerçekten sicillerin doğru tutulmasından devlet, dolayısı ile Hazine sorumludur. Az yukarıda saptanan maddi ve hukuki olgular dikkate alındığında, davada yöntemine uygun biçimde usulen taraf koşulu oluşturulmadığı gibi davanın esası yönünden yapılan araştırma, soruşturma ve uygulama da hükftm kurmaya yeterli değildir. Böylesine yetersiz araştırma ve soruşturma ile hüNüm kurulamaz. O halde, az yukarıda vurgulanan maddi ve hukuki olgular dikkate alırjarak davada az yukarıda vurgulandığı gibi yöntemine uygun biçimde taraf koşulu oluşturulmalı, daha sonra dayanılan tapu kayıtları yerel bilirkişi yardımı, mahkemece re'sen belirlenecek harita yüksek mühendisi, harita mühendisi ve tapju fen elamanından oluşan üç kişilik uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla 3402 sarılı Kadastro Kanunu'nun 20. maddesi hükmü uyarınca yerlerine uygulanarak kapsamlarının belirlenmesi zorunludur. Gerçekten anılan yasanın sözü edilen 20. maddesi hükmünde vurgulandığı gibi, kayıtların haritaya dayanmaları halinde kapsamlarının haritasına göre belirlenmesi gerekir. Mahkemece bu doğrultuda yöntemine uygun bir araştırma ve uygulama yapılmamıştır. Kuşkusuz dayanılan tapu kayıtlarının haritalarının bulunduğu, d^^ha sonra ifraz gördükleri ve ifrazın haritaya dayalı olduğu saptandığı takdimde, tutunulan tapu kayıtları yerine uygulanırken geniş kapsamlı kadastro paftasının ölçeği ile tapu kayıtlarının dayanağı haritaların sözü edilen kayıtların ifj-az görmeleri halinde varsa ifraz haritalarının ölçekleri eşitlenerek yerel bjlirkişi yardımı, uzman bilirkişi kurulu eliyle tüm haritalar çakıştırılarak yerine uygulanacağı ve bu uygulamada haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper nbktalar ile arz üzerindeki doğal ya da yapay sınır yerlerinden varsa değişmez njitelikte sınır sayılabilecek kişi taşınmazlarından da yararlanılacağı düşünülmelidir. Ne var ki, somut olayda az yukarıda açıklanan doğrultuda bir uygulama ye araştırma yapıldığından söz edilmesine olanak yoktur. O halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için öncelikle husumet yaygınlaştırılarak az yukarıda açıklandığı gibi davada yöntemine uygun biçimde taraf koşulu oluşturulduktan sonra dava konusu 726 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitine dayanak yapılan davalı tarafın dayandığı tapu kaydından pay satın aldığını öne süren davacı tarafın tutunduğu pay tapu kayıtları ilk oluştuğu günden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte oluşma nedenlerini, yüz-ölçümlerini ve sınır yerlerini, oluştuğu günleri açıkta pay kalmayacak biçimde tüm maliklerini gösterecek şekilde, açıkta pay kaldığı takdirde yasal nedenlerini gösterecek biçimde Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ve Tapu Sicil Müdürlüğü'nden ayrı ayrı getirtilmeli, bundan sonra tapu kaydına dayanan tarafların kayıt maliki ya da malikleri ile akdi, irsi ilişkisi gereği gibi sorulup saptanmalı, bu nedenle kayıt maliki ya da maliklerinin tüm mirasçılarını gösterecek şekilde onaylı nüfus aile kayıt örnekleri, ilgili Nüfus Müdürlüğü'nden getirtilmeli ya da bu konuda istihsal edilmiş veraset belgesi varsa ilgilisine ibraz ettirilmeli, bu yolla irsi ilişki sağlıklı biçimde duraksamasız belirlenmeli, akdi ilişkiye dayanıldığı takdirde ilgiliden bu konudaki delilleri ayrı ayrı sorulup saptanmalı, göstereceği deliller toplanmalı ya da bu konuya ilişkin yazılı kayıt ve belgeleri varsa kendilerine ibraz ettirilmeli, kayda dayanan tarafın tapu kayıt maliki ya da malikleri ile akdi ya da irsi ilişkisi gereği gibi saptandığı takdirde dayanılan pay tapu kayıtlarının dava dışı başka taşınmaz ya da taşınmazlara revizyon görüp görmediği, Tapu Sicil Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğü'nden ayrı ayrı sorulup saptanmalı, revizyon görmüş ise dava konusu taşınmazla birlikte revizyon gördüğü dava dışı taşınmazları ve bu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazları da birarada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita Kadastro Müdürlüğü'nden getirtilmeli, bundan sonra dıştan komşu taşınmazların tespit tutanakları ve varsa dayanakları kayıtlar, davalı iseler dava dosyaları da getirtilmeli, dayanılan pay tapu kayıtlarının dava dışı başka taşınmazlara revizyon gördüğü ve davalı olduğu saptandığı takdirde Usulün 43 ve onu izleyen maddeleri hükmü uyarınca dava dosyalarının birleştirilip birleştirilmeyeceği yönü üzerinde durulmalı, vurgulanan bu olgunun dava ekonomisi ve tutunulan pay tapu kayıtlarının kapsamının sağlıklı biçimde belirlenebilmesi için zorunlu olduğu özellikle dikkate alınmalı, daha sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve az yukarıda açıklanan biçimde oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu, tutanak bilirkişilerinin tümü, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde dava konusu 726 parsel sayılı taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan pay tapu kayıtları yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi kurulu eliyle yerine uygulanmalı, uygulamada pay tapu kayıtlarının revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlar varsa özellikle gözönünde tutulmalı, pay tapu kayıtlarında tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konjuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişi kuruluna kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri düzenleyecekleri haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla denet-lenhrıeli, bu yolla dava konusu 726 parsel sayılı taşınmazın dayanılan pay tapu kayıtlarının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız saptanmalı, az yukarıda açıklandığı üzere tutunulan kayıtların haritaya dayanmaları halinde kapsamları haHtasına göre belirlenmeli, bu belirleme yapılırken bu konuda yukarıda açıklaman yöntem izlenmeli, aynı kökten gelen ve ifraz gören kayıtların kapsamı belirlenirken ifraz yoluyla oluşan müfrez tapu kayıtlarının kapsamının aynı kök tapu kaydının kapsamı içerisinde aranmasının zorunlu olduğu düşünülmeli, dava konusu taşınmazın tümü ya da bir bölümü dayanılan pay tapu kayıtlarının kapsamı dışında kaldığı saptandığı takdirde sözü edilen kayıtların kapsamı dışında kalan taşınmaz ya da taşınmaz bölümleri yönünden yeterli bi&imde zilyetlik araştırması yapılmalı, bu konuda kayıtların kapsamı dışında kalan taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı olaylara dayalı - bilgiler alınmalı, tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde tespit tutanağı bilirkişileri d££ çekişmeli taşınmaz başında Usulün 259. maddesi hükmü uyarınca ayrı ayrı dinlenerek, çelişki duraksamasız giderilmeli, uzman bilirkişiden keşfi izlemeye, yprel bilirkişi ve tanık sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, somut olayda özellikle tutunulan pay tapu kayıtları kapsamı belirlenirken pay tapu kayıtlarında tarif edilen sınır yerlerine göre anılan pay tapu kayıtlarının birbirini sınır gösterip göstermediği gözönüne alınmalı, birbirini sınır göstermeyen pay tapu kayıtlarının aynı kökten gelen tj>>ay tapu kayıtları olmadığı düşünülmeli, aynı kökten gelen tapu kaydından irsi ya da akdi kayden intikal yoluyla gelen pay tapu kayıtlarında gösterilen Vüzölçüm ve tarif edilen sınır yerleri ve oluşma nedenlerinin aynı olması gerektiği yolundaki genel ilke gözönüne alınmalı, bu ilke gözönüne alınırken sözü edilen kayıtlarda tarif edilen sınırlarda ve yüzölçümlerde değişiklik bulunmamasının zorunlu olduğu dikkate alınmalı, değişiklik varsa bu değişikliğin haklı hukuksal bir nedene dayanıp dayanmadığı yönü üzerinde durulmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 13, 20,14,14/son ve 18. maddesi hükümleri eşliğinde sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, katılan davacı Hazine, davalı F.Zinnuri ve paydaşları ile davalı Vahide ve davalı Perizat ve paydaşının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde ilgililerine iadesine, 17.07.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.