Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2983 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 115 - Esas Yıl 2008





Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacı ile davalı Hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü: Kadastro sırasında dava konusu 29 ada 14 ve 16 parsel sayılı taşınmazlar davalı olduğundan söz edilerek malik haneleri açık bırakılmak suretiyle tespit edilmiştir. Davacı Yakup tarafından taşınmazlar hakkında kadastro tespit gününden önce genel mahkemeye Hazine, Belediye Tüzel Kişiliği ve Tapu Sicil Müdürlüğü, Meliha ve Sabiha aleyhine açılan Bahattin'in de katıldığı dava görevsizlik kararı ile kadastro mahkemesine aktarılmıştır. Aktarılan davanın dayanağı dosyaya yansıyan bilgi ve belgelere göre sözü edilen davanın tapu kaydının yüzölçümünün tashihine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Az yukarıda vurgulanan olgular gözönüne alındığında, somut olayda sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için aktarılan dava ve tutunulan kesin hükmün kapsamı ile davacı tarafın tutunduğu tapu kaydının kapsamının 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20. maddesi hükmü uyarınca yöntemine uygun şekilde belirlenmesinin zorunlu olduğu tartışmasızdır. Ne var ki, az yukarıda vurgulanan hukuksal olgulara göre yöntemine uygun bir araştırma ve soruşturma yapılmamıştır. O halde, sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için öncelikle dayanılan tapu kaydının dava dışı başka taşınmaz ya da taşınmazlara revizyon görüp görmediği, Tapu Sicil Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğü'nden ayrı ayrı sorulup saptanmalı, revizyon görmüş ise dava konusu taşınmazlarla birlikte revizyon gördüğü dava dışı taşınmazları ve bu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazları da birarada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita Kadastro Müdürlüğü'nden getirtilmeli, bundan sonra dıştan komşu taşınmazların tespit tutanakları ve dayanakları kayıtlar, davalı iseler dava dosyaları getirtilmeli, dayanılan tapu kaydının dava dışı başka taşınmazlara revizyon gördüğü ve davalı olduğu saptandığı takdirde Usulün 43 ve onu izleyen maddeleri hükmü uyarınca dava dosyalarının birleştirilip birleştirilmeyeceği yönü üzerinde durulmalı, vurgulanan bu olgunun dava ekonomisi ve tutunulan tapu kaydının kapsamının sağlıklı biçimde belirlenebilmesi için zorunlu olduğu özellikle dikkate alınmalı, daha sonra yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, fen elemanı tutanak bilirkişilerinin tümü, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde çekişmeli taşınmazlar başında yeniden keşif yapılmalı, öncelikle aktarılan davanın dayanağı dava dilekçesi okunarak yerel ve uzman bilirkişi aracılığıyla aktarılan davanın kapsamı yöntemine uygun biçimde belirlenmeli, daha sonra 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kaydı yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, uygulamada tapu kaydının revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlar varsa özellikle gözönünde tutulmalı, tapu kayıtlarında tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişiye tapu kayıtlarında tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla denetlenmen, bu yolla dava konusu taşınmazların dayanılan tapu kaydının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız saptanmalı, bundan sonra geniş kapsamlı kadastro paftasının ölçeği ile tutunulan kesin hükmün dayanağı haritanın ölçekleri eşitlendikten sonra haritalar çakıştırılarak yerine uygulanmalı, uygulamada haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalar ile arz üzerindeki doğal ya da yapay sınır yerlerinden, varsa değişmez nitelikte sınır yeri sayılabilecek kişi taşınmazlarından da yararlanılmalı, bu yolla kesin hükmün kapsamı duraksamaya meydan vermeyecek biçimde belirlenmeli, kesin hükmün dayanağı ilam incelenerek görülmekte olan bu davanın taraflarının kesin hükmün dayanağı ilamda taraf olup olmadıkları duraksamasız belirlenmeli, anılan ilamın tarafları ile akdi, irsi halefleri hakkında koşulları Usulün 237. maddesi hükmünde tanımlanan biçimde kesin hüküm oluşturacağı, anılan kesin hükmün tarafı olmayanlar hakkında ise sözü edilen ilamın güçlü delil niteliğinde olduğu, güçlü delilin aksinin daha güçlü delillerle kanıtlanmasının mümkün olduğu düşünülmeli, dava konusu taşınmazların dayanılan tapu kaydı ile kesin hükmün kapsamı dışında kalan kesimleri varsa anılan bölümler yönünden yeterli biçimde zilyetlik araştırması yapılmalı, bu konuda taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı olaylara dayalı bilgiler alınmalı, tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde tespit tutanağı bilirkişileri de taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek, çelişki duraksamasız giderilmeli, uzman bilirkişiden keşfi izlemeye, yerel bilirkişi ve tanık sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, az yukarıda vurgulandığı üzere kadastro hakiminin uyuşmazlığı aktarılan davanın kapsamı ile sınırlı olarak çözümleyeceği düşünülmeli, aktarılan davanın kapsamı dışında kalan taşınmaz ya da taşınmaz kesimi varsa sözü edilen taşınmazın olağan yönteme göre kadastrosunun tamamlanması için anılan kesimin tutanak ve eki belgelerin olağan yönteme göre kadastrolarının tamamlanması için Kadastro Müdürlüğü'ne geri çevrileceği düşünülmeli, daha sonra 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 13, 20, 18 ve anılan Yasa'nın 5. maddesi hükmü aracılığı ile aynı Yasa'nın 30/2. maddesi hükümleri eşliğinde toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacı taraf ile davalı Hazine'nin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde ilgilisine iadesine, 03.07.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.