Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 286 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 25350 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : Başkale Kadastro MahkemesiTarihi : 28/09/2010Numarası : 2007/3253-2010/1475 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Kadastro sırasında dava konusu 143 ada 59 parsel sayılı 10490,45 m² yüzölçümündeki taşınmaz miras yoluyla gelen hakka, paylaşmaya, bağışlamaya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak davalı C.. Ş.. adına tespit edilmiştir. Davacı Hazine vergi kayıtlarına dayanarak taşınmazın kanunları uyarınca devlete kalan taşınmazlardan olduğunu, bu nedenle zilyetlikle edinme koşullarının oluşmadığını öne sürerek dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine, dava konusu taşınmazın tespit gibi davalı adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece dava konusu taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olmadığı, davalı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma, uygulama hüküm vermeye yeterli değildir. Davacı tarafın tutunduğu vergi kayıtlarının taşınmaza uymadığı, taşınmazın kanunları uyarınca devlete kalan taşınmazlardan olmadığı mahkemece yapılan keşif, uygulama ve toplanıp değerlendirilen delillerle belirlenmiştir. Ne varki taşınmaza komşu eylemli meranın mevcudiyeti dikkate alındığında yanlar arasındaki uyuşmazlığın taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olup olmadığı yönünde toplandığının kabulü gerekir. Kural olarak bir yerin mera olarak kabul edilebilmesi için taşınmazın yetkili ve idari merciler tarafından mera olarak tahsis edilmesi ya da taşınmazın öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde kamu malı niteliğinde mera olarak kullanılagelmiş olmasına bağlıdır. Uyuşmazlığın saptanan niteliği dikkate alınarak taşınmazın bulunduğu bölgede yetkili ve idari merciler tarafından 4753, 5618 ve 4342 sayılı Yasalar uyarınca mera tahsisi yapılıp yapılmadığının ilgili mercilerden sorulup saptanması, mera tahsis kaydı var ise mera tahsis kaydı ve dayanağı belgelerin getirtilip uygulanması, dava konusu taşınmazın mera tahsis kaydı kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesi, mera tahsis kaydı yok ise davada yararı olmayan yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı, yansız, taşınmazın bulunduğu köye komşu köy halkından seçilecek yerel bilirkişiler, tanıklar, uzman bilirkişi, tapu fen memuru ve ziraatçi bilirkişi, tutanak bilirkişilerinin tümü hazır olduğu halde taşınmaz başında yeniden keşif yapılması, yerel bilirkişi ve tanıklardan dava konusu taşınmazın öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde mera olarak kullanılıp kullanılmadığı yolunda olaylara dayalı bilgilerinin alınması, yerel bilirkişi ve tanıklar ile tespit bilirkişilerinin sözleri arasında varsa çelişkinin giderilmesi, uzman ziraatçi bilirkişi aracılığı ile taşınmazın bizzat mahkeme hakimince görülüp gözlenmesi, taşınmazın fiziksel yapısı, meyil durumu toprak unsurlarından hangisinin galip olduğunun ayrıntılı bir şekilde keşif tutanağına geçirilmesi, komşu mera taşınmazların toprak yapısıyla dava konusu taşınmazla sınırında komşu mera olan taşınmaz arasında ayırıcı unsur olarak doğal ya da yapay sınır olup olmadığının tespit edilmesi, dava konusu taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olup olmadığının ve meradan açılıp açılmadığının belirlenmesi gerekir. Mahkemece açıklanan biçimde araştırma yapılmamıştır. O halde yukarıda açıklandığı biçimde araştırma inceleme yapılmalı, taşınmazın mera olduğu sonucuna varıldığı takdirde 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16-B maddesi hükmünce sınırlandırılmasına karar verilmeli, aksi halde zilyetlik delilleri birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Bu nedenlerle davacı Hazine’nin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 15.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.