Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2657 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 2990 - Esas Yıl 2009





Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı hazine tarafından istenilmiş olup, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşılmakla; dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü: Kadastro sırasında 135 ada 2 parsel sayılı taşınmaz kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle dava dışı Naciye ve paydaşları adına tespit edilmiş, tutanağın beyanlar hanesinde taşınmaz üzerinde bulunan 3 katlı binanın davalı M... inşaat şirketine ait olduğu belirtilmiştir. Davacı Recai tarafından 14.08.2006 tarihinde ve askı ilanından önce davalı M... inşaat şirketi, hazine ve köy tüzel kişiliği hasım gösterilerek açılan tescil, elatmanın önlenmesi ve kal davası Asliye Hukuk Mahkemesince görevsizlik kararı verilerek Kadastro Mahkemesine aktarılmış, görevsizlik kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Dosyanın gönderildiği kadastro mahkemesi ise mukabil görevsizlik kararı vermiş, verilen hüküm hazine tarafından temyiz edilmiştir. Aktarılan dava bağış ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak açılmış tescil, elatmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkindir. Kadastro mahkemesince davadaki tüm istemler yönünden mukabil görev-sizlik kararı verilmiş ise de, tescil ve elatmanın önlenmesi davası yönünden varılan sonuç dosya içeriğine ve yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 25. maddesi hükmünde kadastro mah-kemelerinin görevleri genel olarak sayılmış, kadastro mahkemelerinin taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya şerh edilecek veyahut beyanlar hanesinde gösterilecek sair haklara, sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren benzeri davalara ve özel kanunlarca kendisine verilen işlere bakacağı, zaman bakımından görev ve yetkileri belirleyen 26. maddesi hükmünde de kadastro mahkemelerinin 10. maddeye göre kadastro komisyonu tarafından gönderilen tutanaklara ait davaları, 11.maddede belirtilen askı ilanı içinde açılan davaları, mahalli hukuk mahkemelerinden 27. madde uyarınca kadastro mahkemesine devredilen dava ve dosyaları, kadastro mahkemelerine dava açıldıktan sonra, tespitten önceki haklara dayanarak asli müdahil olarak katılanların iddialarına dair uyuşmazlıkları inceleyip karara bağlayacağı açıklanmıştır. Aynı kanunun 5. maddesi hükmünde ise kadastro müdürünün çalışma alanında işe başlamadan önce mahalli hukuk mahkemesinde bu alandaki taşınmaz mallar hakkında görülmekte olan kadastro ile ilgili davalarla, hükme bağlanmış olup da henüz kesinleşmeyen davaların listesini alacağı ve bunları çalışma alanı ile ilgili tüm tapu, yergi, harita ve diğer belge örnekleri ile birlikte kadastro teknisyenliğine vereceği, listenin müdür tarafından alınmasından sonra o çalışma alanında bulunan taşınmaz mallar hakkında mahalli hukuk mahkemelerine açılan davaların da derhal kadastro müdürüne bildirileceği, bu halde de kadastro müdürünün yukarıdaki fıkra hükmü uyarınca işlem yapacağı, kadastro müdürünün bu listedeki davalı taşınmaz malların tespiti yapıldıktan sonra bunlarla ilgili tutanakları bir hafta içinde kadastro mahkemesine göndereceği ve durumdan listenin alındığı mahalli mahkemeyi haberdar edeceği, 27. maddesi hükmünde mahalli hukuk mahkemelerinde görülmekte olan kadastro ile ilgili ve henüz kesinleşmemiş bulunan taşınmaz mala ilişkin davalar hakkında o taşınmaz mal için kadastro tutanağı düzenlendiği tarihte bu mahkemelerin görevinin sona ereceği ve davalara ait dosyaların mahkemesine resen devrolu-nacağı, müracaata kalmış davaların yenilenmesi halinde de yukarıdaki hükmün uygulanacağı, kadastro hakiminin, devredilen bu dava dosyaları ile beşinci madde gereğince müdür tarafından gönderilen kadastro tutanaklarını birleştirerek 11. maddede yazılı şekle uygun olarak askı ilanını yaptıracağı, ilan süresi bitmeden duruşmaya başlanamayacağı, henüz kesinleşmemiş olan davalara, kaldıkları noktadan bu kanunda öngörülen esas ve usul dairesinde devam olunacağı, 28. maddesi hükmünde kadastro hakiminin askı süresi içinde açılacak davalar ve kadastro müdürü tarafından mahkemeye tevdi olunacak taşınmaz mallara ait kadastro tutanakları ve mahalli hukuk mahkemelerinden devredilen işler hakkında dava dosyası açacağı, 30. maddesi hükmünde de kadastro komisyonlarından gönderilen tutanaklar ile mahalli mahkemelerden devredilen dosyaların muhtevasından malik tespiti yapılamadığı veya dava açan mirasçının dışında başka mirasçıların da bulunduğu anlaşıldığı takdirde hakimin resen lüzum gördüğü diğer delilleri toplayarak taşınmaz malın kimin adına tescil edileceğine karar vermekle yükümlü olduğu açıklanmıştır. Açıklanan bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde genel mahkemelerde askı ilan süresinden önce açılan ve kadastro mahkemesine aktarılması gereken davaların da kadastro mahkemelerinde görülmesi zorunludur. Kadastro tutanağının düzenlenmesi ile birlikte genel mahkemelerin bu taşınmazlara ilişkin olarak açılmış aktarılması gereken davalara bakma görevi sona erer. Hal böyle olunca kadastro mahkemesine aktarılması gereken bir dava mevcut iken kadastro müdürlüğünce taşınmazın askı ilanının yaptırılarak tespitinin kesinleştirilmesinin hukuksal bir sonuç doğurmayacağı kuşkusuzdur. Somut olaya gelince, dosya içeriğinden davaya konu 135 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 20.03.2007 tarihinde yapıldığı ve 22.05.2007-22.06.2007 tarihleri arasında askı ilanına çıkartıldığı anlaşılmaktadır. Görülen dava ise tespitten ve askı ilanından çok önce 14.08.2006 tarihinde açılmıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 25. maddesi hükmü dikkate alındığında kal davasının kadastro mahkemesine aktarılması gerekmediğinden mahkemece kal davası yönünden görevsizlik kararı verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de, davacının tespitten önce bağış ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tescil ve elatmanın önlenmesi davası da açtığı, bu davaların ise kadastro mahkemesine aktarılması gereken davalardan olduğu gözetildiğinde kadastro müdürlüğünce tutanağın malik hanesinin doldurulmasının ve askı ilanının yaptırılarak tespitin kesinleştirilmesinin hukuksal bir sonuç doğurma-yacağı, taşınmazın kadastro tespitinin 3402 sayılı Kadastro Kanununun 5. maddesi hükmü uyarınca malik hanesi açık bırakılmak suretiyle yapıldığının kabul edilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Bu olgu gözetildiğinde tespit maliklerinin tümünün, bunlardan ölen var ise yasal mirasçılarının da davada taraf olması gerekir. Ne var ki mahkemece bu olgu göz ardı edilerek hüküm verilmiştir. Tespit gününden önce açılmış ve görevsizlik kararı ile aktarılan tescil ve elatmanın önlenmesi davasının varlığı göz ardı edilerek tutanak kesinleşmiş kabul edilemez ve hukuksal değer taşımayan kesinleştirmeye değer verilerek görevsizlik kararı verilemez. O halde mahkemece öncelikle tescil ve elatmanın önlenmesi davası yönünden uyuşmazlığı çözmenin kendi görevine girdiği kabul edilerek tespit maliklerinin tümüne, bunlardan ölenler var ise mirasçılarına dava dilekçesi ve duruşma oturum günü tebliğ edilmeli, bu yolla husumet yaygınlaştırılarak davada taraf koşulu oluşturulmalı, malik hanesinin doldurulmasının hukuksal bir değer taşımadığı taraflara hatırlatılarak davanın esasına girilmeli, tüm taraflardan davaya karşı diyecekleri ve delilleri sorulup saptanmalı, gösterecekleri deliller toplanmalı, davaya konu taşınmazı ve komşu taşınmazları bir arada gösterecek geniş kapsamlı kadastro paftası, komşu parsel tutanakları ve dayanak belgeleri getirtilerek dosya içine alınmalı, daha sonra yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, tutanak bilirkişilerinin tümü, tarafların aynı yöntemle gösterecekleri tanıklar hazır olduğu halde taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, yapılacak keşifte öncelikle aktarılan davanın kapsamı, bir başka deyişle taşınmazın tümünün aktarılan davaya konu edilip edilmediği sağlıklı biçimde belirlenmeli, davanın aktarılan davanın kapsamı ile sınırlı olarak çözümleneceği, aktarılan davanın kapsamı dışında kalan taşınmaz bölümü yönünden tespitin olağan yöntemine göre kesinleşmiş sayılacağı gözden kaçırılmamalı, bilirkişi ve tanık sözleri dıştan komşu taşınmazların tespit tutanakları içeriği ve dayanakları kayıtlarla denetlenmen, taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile edinilebilecek yerlerden olup olmadığı saptanmalı, taşınmaz hakkındaki mahkeme gözlemi de tutanağa yansıltılmalı, taşınmaz veya taşınmazın aktarılan davaya konu bölümü yönünden yeterli zilyetlik araştırması yapılmalı, zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında çelişki bulunduğu takdirde tespit tutanağı bilirkişileri de taşınmaz başında ayrı ayrı dinlenilerek çelişki giderilmeli, uzman bilirkişilerden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece açıklanan bu olgular göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm verilmesi isabetsiz, davalı hazinenin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 03.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.