Mahkemesi :İş MahkemesiDava Türü : Alacak Taraflar arasındaki dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi süresi içinde davalı vekili tarafından istenilmekle, duruşma için tebliğ edilen 08.12.2015 Salı günü belirlenen saatte temyiz eden davalı ... Belediye Başkanlığı vekili Av.... Erdem Kahraman ile davacı ... vekili Av.... geldiler. Gelenlerin huzuru ile duruşmaya başlandı. Duruşmada hazır bulunan tarafların sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyadaki belgeler incelendi. Gereği görüşüldü: Davacı vekili, davacının 01/01/2000 tarihinde Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nda işyeri hekimi olarak göreve başladığını, birer yıllık sürelerle sözleşmeler yenilenmekle iş sözleşmesinin belirsiz süreli hale geldiğini, iş akdinin 30.05.2014 tarihinde feshedildiğini, davacı ile davalı arasında imzalanan işyeri hekimliği sözleşmelerinde davacının TİS'den kaynaklanan haklardan yararlanacağının hüküm altına alındığını, buna rağmen davacıya sadece aylık ücretinin ödendiğini, diğer sosyal haklarının ödenmediğini, alacakların miktarının bilirkişi incelemesi ile belirlenebileceğini bu nedenle belirsiz alacak davası açtıklarını iddia ederek 10.000TL sosyal hak alacağının ödenmesi gereken tarihlerden itibaren en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir. 28.4.2015 tarihli açıklama dilekçesinde 10.000 TL'sının ne kadarının hangi alacağa ilişkin olduğunu belirtmiştir, Davalı Belediye vekili, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, bu nedenle davanın usulden reddi gerektiğini, davacının 01.01.2000 tarihinden 30.05.2014 tarihine kadar işyeri hekimi olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin bu tarihte feshedildiğini, davacı ile davalı arasında imzalanması kararlaştırılan ek sözleşme imzalanmadığını, 01.01.2014 tarihli sözleşmede ise böyle bir hükme dahi yer verilmediğini, toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacak isteminin yasal ve akdi dayanağının bulunmadığını, sendika üyesi olmaması ve dayanışma aidatı ödememesi nedeni ile toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının 6356 sayılı Yasa hükümleri karşısında mümkün olmadığını, faiz türüne itiraz ettiklerini ayrıca zamanaşımı savunmasında bulunduklarını beyanla davanın reddini istemiştir. Mahkemece, “...İş sözleşmesinde yer alan iş yerinde işçilere ve sözleşmelilere tanınan her türlü sosyal haklar buna eklenecektir ibaresi ve sözleşme serbestliği ilkesi gereğince davacının Toplu İş Sözleşmesi hükümlerinden yararlandırılması gerektiği” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. 6356 sayılı Yasanın 39.maddesinde, “ (1) Toplu iş sözleşmesinden taraf işçi sendikasının üyeleri yararlanır.(2) Toplu iş sözleşmesinden, sözleşmenin imzalanması tarihinde taraf sendikaya üye olanlar yürürlük tarihinden, imza tarihinden sonra üye olanlar ise üyeliklerinin taraf işçi sendikasınca işverene bildirildiği tarihten itibaren yararlanır. (3) Toplu iş sözleşmesinin imza tarihi ile yürürlük tarihi arasında iş sözleşmesi sona eren üyeler de, iş sözleşmelerinin sona erdiği tarihe kadar toplu iş sözleşmesinden yararlanır.(4) Toplu iş sözleşmesinin imzası sırasında taraf işçi sendikasına üye olmayanlar, sonradan işyerine girip de üye olmayanlar veya imza tarihinde taraf işçi sendikasına üye olup da ayrılanlar veya çıkarılanların toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmeleri, toplu iş sözleşmesinin tarafı olan işçi sendikasına dayanışma aidatı ödemelerine bağlıdır. Bunun için işçi sendikasının onayı aranmaz. Dayanışma aidatı ödemek suretiyle toplu iş sözleşmesinden yararlanma, talep tarihinden geçerlidir. İmza tarihinden önceki talepler imza tarihi itibarıyla hüküm doğurur.(5) Dayanışma aidatının miktarı, üyelik aidatından fazla olmamak kaydıyla sendika tüzüğünde belirlenir. (6) Faaliyeti durdurulmuş sendikalara dayanışma aidatı ödenmez.(7) Bu Kanun anlamında işveren vekilleri ile toplu iş sözleşmesi görüşmelerine işvereni temsilen katılanlar, toplu iş sözleşmesinden yararlanamaz. (8) Grev sonunda yapılan toplu iş sözleşmesinden, 65 inci maddeye göre zorunlu olarak çalışanlar dışında işyerinde çalışmış olanlar aksine hüküm bulunmadıkça yararlanamaz.” hükmü yeralmaktadır. Görüldüğü üzere işyerinde ya da işletmede yetkili sendikanın işverenle imzaladığı toplu iş sözleşmesinden yararlanma sendikaya üye olmaya ya da sendika üyesi olmayan işçiler bakımından dayanışma aidatı ödeme şartına bağlanmıştır. Somut olayda, davacı ile davalı Belediye arasında imzalanan birer yıllık süreleri kapsayan İşyeri Hekimliği Sözleşmelerinde davacının ücreti belirlendikten sonra 2014 yılına ait olan hariç diğerlerinin 3.maddesinde, “işyerinde işçilere ve sözleşmelilere tanınan her türlü sosyal haklar buna eklenecektir.” hükmü bulunmaktadır. Sözleşmelerin 14.maddesine göre ise, “işyeri hekimine sağlanacak olan sosyal yardım ve haklar bu sözleşmenin eki olarak ayrıca düzenlenmiştir. Hesap dönemini kapsayan Toplu İş Sözleşmelerinin 4.maddesinde 6356 sayılı Yasa hükmüne koşut biçimde toplu iş sözleşmesinden yararlanacaklar belirlendiği gibi, işverenin sendika üyesi olmayan veya dayanışma aidatı ödemeyen işçileri toplu iş sözleşmesinden yararlandırmasını önlemek için 5.maddede mali yaptırım öngörülmüştür. Davacıya sağlanacak ek sosyal yardımların neler olduğuna dair ek bir sözleşmenin ise yapılmadığı anlaşılmaktadır. İşyeri hekimliği sözleşmelerinin sözü edilen hükümlerinden işyerinde uygulanmakta olan toplu iş sözleşmelerinin davacı doktora uygulanması gerektiği başka bir anlatımla toplu iş sözleşmelerinden davacının yararlandırılması gerektiği sonucuna varılamaz. Zira toplu iş sözleşmesinden yararlanma özel koşullara bağlıdır. Davacı sendika üyesi olmadığına, dayanışma aidatı ödeyerek toplu iş sözleşmesinden yararlanmak istediğine dair bir talebi olmadığına göre toplu iş sözleşmesinden yararlanması mümkün değildir. Bu nedenle talebin reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olmuştur. O halde davalı vekilinin bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının alacağın hesabına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, Yargıtay duruşmasında kendisini vekille temsil ettiren davalı taraf yararına takdir olunan 1.100,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 08.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.