Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2363 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 3541 - Esas Yıl 2008





Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafından istenilmiş olup, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşılmakla; dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü: Dava, haksız fiilden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın zamanaşımına uğradığı, davanın zamanaşımına uğramadığı varsayılsa bile, zararın dava dışı sigorta şirketi tarafından tamamen karşılandığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan bu sonuç da davanın niteliğine, tarafların sıfatına, bilirkişi konusundaki yasal düzenlemeye uygun düşmemiştir. Haksız fiillerden kaynaklanan davalarda uygulanması gereken Borçlar Kanunu'nun 60. maddesi hükmüne göre 1 yıllık zamanaşımı süresi, zarar görenin, zararı ve zarar sorumlusunu öğrendiği günden itibaren başlar. Öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre tüzel kişiler, özellikle kamu kurumları yönünden zamanaşımı süresinin işlemeye başlayabilmesi için, o tüzel kişi veya kurumun dava açma konusunda emir vermeye yetkili organları tarafından zararın ve zarar sorumlusunun öğrenilmesi zorunludur. Dava açma konusunda emir verme yetkisi bulunmayan daha alt birimlerin zararı ve zarar sorumlusunu öğrenmesi, zamanaşımı süresinin başlayabilmesi için yeterli değildir. Somut olaya gelince, davacı vekilince dosyaya ibraz edilen yazışma örneklerinden, davacı şirket adına dava açma konusunda emir vermeye yetkili organın kim olduğu, zararı ve zarar sorumlularını ne zaman öğrendiği tespit edilemediğinden, davanın zamanaşımı süresi içinde açılıp açılmadığı belirlenememektedir. Öte yandan davacı taraf, gerçek zararın sigorta şirketi tarafından ödenen miktarın üzerinde olduğunu öne sürerek, sigorta şirketi tarafından ödenen dışında kalan zararının tahsili için dava açmıştır. Mahkemece zarar miktarı yönünden 3 kişilik iki ayrı bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılmış, uzman bilirkişi kurulunca düzenlenen ilk raporda davacının talebinin kadri maruf olduğu, ikinci raporda ise, sigorta şirketi tarafından ödenen bedel düştükten sonra davacının karşılanmayan zararının 21.658,79 TL olduğu açıklanmış, mahkemece yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın alınan raporlara aykırı biçimde zararın sigorta şirketi tarafından karşılandığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir. HUMK'nın 275. maddesi hükmüne göre, genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkesin bilmesi gereken konularla hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konular dışında kalan ve çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Kural olarak, bilirkişi raporu hakimi bağlamaz. Hakim raporu serbestçe takdir eder. HUMK'nın 284. maddesi hükmüne göre de hakim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi, gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Davanın tarafları da sözle veya dilekçe ile bilirkişi raporuna itiraz ederek, yeniden bilirkişi incelemesi ve keşif yaptırılmasını isteyebilirler. Somut olaya gelindiğinde, davaya konu olayda hasar miktarının belirlenmesinin özel ve teknik bilgiyi gerektiren bir konu olduğu kuşkusuzdur. Bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olması, bu hususun mahkemenin de kabulünde olduğunu göstermektedir. Az yukarıda açıklanan hukuksal olgu ve iki bilirkişi raporunun birbiri ile çelişkili olduğu dikkate alındığında, mahkeme hakimi yeni bir bilirkişi kurulundan çelişkiyi giderecek yeni bir rapor almaksızın kendi hukuki bilgisi ile hasar değerlendirmesi yapması ve bilirkişi düşüncesine aykırı karar vermesi yasal olarak mümkün değildir. Eksik araştırma ve soruşturma ile ve yasal düzenlemelere aykırı biçimde karar verilemez. Hal böyle olunca, mahkemece öncelikle davacı şirketin tüzük veya ana sözleşmesine göre dava açma konusunda emir ve talimat vermeye yetkili temsilci veya temsilcilerinin kim olduğu, bunların zararı veya zarar sorumlularını ne zaman öğrendikleri tespit edilmeli, davanın zamanaşımı süresi içinde açılıp açılmadığı duraksamasız belirlenmeli, zamanaşımı hususunda olumlu veya olumsuz bir karar verildikten sonra davanın esasına girilmeli, davanın zamanaşımı süresi içerisinde açıldığının kabulü halinde davacı şirket tarafından sigorta şirketine verilen ibranamenin ancak ödenen bedel ve sigorta şirketine ödenen bedel yönünden sonuç doğuracağı, sigorta şirketi tarafından ödenen bedel dışında kalan zarar yönünden ve diğer zarar sorumluları yönünden ibra anlamına gelmeyeceği gözetilerek, hasar miktarı yönünden yeni bir bilirkişi kurulundan rapor alınmalı, raporlar arasındaki çelişki giderilmeli, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece, böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacı tarafın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin ödenen temyiz harcının istek halinde davacı tarafa iadesine, 09.06.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.