Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 23007 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 12706 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : Konya 1. İş MahkemesiTarihi : 11/06/2014Numarası : 2013/405-2014/432 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Davacı, davalı işyerinde 2001 yılında kadroya geçmeden önceki dönem mevsimlik işçi olarak çalıştığı hizmetlerinin kıdemine sayılmadığını, 2011-2013 yıllarını kapsayacak 3. Dönem TİS’in geçici 4. maddesi gereği önceki işyerlerinde geçen çalışmaların da davalı işyerinde geçmiş gibi kabul edileceğine dair düzenleme gereği derece ve kademelerinin tespiti ile yeni derece ve kademeleri dikkate alınarak ilk kadroya geçişlerinden itibaren TİS’den kaynaklanan ücret farkı, yıpranma primi, ilave tediye farkı, ikramiye farkı alacağının ödetilmesini istemiştir. Davalı Büyükşehir Belediye Başkanlığı (İl Özel İdaresi), davacıya söz konusu hakların 2011-2013 yıllarını kapsayan TİS ile tanındığını, bu nedenle taleplerin geçmişe yönelik olarak talebini yerinde olmadığını, derece ve kademe tespitinde hata olmadığını, gerekli ödemelerin TİS’lere göre zaten yapıldığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, davacının bilirkişi tarafından hesaplanan mevsimlik işçi olarak çalıştığı dönem yönünden hak ettiği derece ve kademenin tespitine, yeni derece ve kademeye göre 5 yıllık zamanaşımı süresi dikkate alınarak alması gereken ücret farklarının davacıya ödenmesine karar verilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının; Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini içermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve Kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir.(Hukuk Genel Kurulu-2007/14-778 E, 2007/611 K sayılı kararı). Somut olayda mahkemece, hüküm altına alınan alacaklar yönünden toplam rakam yazılmak suretiyle hüküm kurulmuştur. Ancak bu, usul ve yasaya aykırı bir yazım tekniğidir. Bu nedenle, mahkemece gerekirse davacıya talepleri tek tek açıklattırılıp buna göre her alacak ile ilgili ayrı ayrı hüküm kurulmak suretiyle karar verilmesi gerekmektedir. 2-Taraflar arasında davacının derece kademe tespitinin doğru olup olmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının davalı işyerinde mevsimlik işçi olarak 5 yıl 262 gün çalışmasının bulunduğunu, bu çalışmaya karşılık olarak her iki yılda bir derece ve her yıl bir kademe alacağını, davacının eklenmesi gereken derece ve kademesinin 3/6 olduğunu, bunun son derece ve kademesine eklenmesiyle 01.03.2013 tarihi itibariyle olması gereken derece ve kademesinin 11/21 olarak tespiti gerektiği belirtilerek zamanaşımı itirazına göre dava tarihinden geriye doğru 5 yıl için alacak hesabı yapılmıştır. Yasal olarak davacının tam bir yıl çalışmasının karşılığı 1 kademedir. Davacının 5 yıl 262 gün çalışmasına karşılık olarak 2 derece ve 6 kademe verilmesi gerekirken 3/11 derece ve kademe eklenmesi suretiyle davacıya fazla ödeme yapılmasına sebep olacak şekilde 10/21 yerine, derece ve kademesinin 11/21 olarak tespiti hatalıdır. Mahkemece hatalı bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulması isabetsiz ve derece tespitindeki hata nedeniyle alacak hesaplarının tamamının yeniden yapılması gerektiği açık olup kararın bozulması gerekmektedir. 3-Kabule göre de; davacının yasal ilave tediye alacağının 4857 sayılı Yasada düzenlenen ücret alacaklarından olmadığı, bu nedenle en yüksek banka mevduat faizine değil talep dikkate alınarak yasal faiz oranını geçmemek kaydıyla en yüksek banka mevduat faizine hükmedilmesi gerektiği göz ardı edilerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 22.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.