Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacı Hazine ile davalı Abdullah tarafından istenilmekle, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü: İddia ve savunmaya, mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere göre dava ve temyize konu 65 ada 15, 534 ada 3, 522 ada 137, 627 ada 11, 582 ada 16 ve 628 ada 112 parsel sayılı, yüzölçümleri tutanaklarında gösterilen taşınmazlar hakkında, kadastro tespit gününden önce, davacı Hazine tarafından, davalı Abdullah ve Mükremin ile Y... Belediye Tüzel Kişiliği aleyhine Asliye Mahkemesine açılan elatmanın önlenmesine ilişkin dava görevsizlik kararı ile Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Hal böyle olunca, dava ve temyize konu taşınmazların, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 5. maddesi hükmü uyarınca malik hanelerinin açık bırakılarak kadastro tespitlerinin yapıldığının kabulü gerekir. Öte yandan, saptanan bu hukuksal olgu karşısında, aynı Yasa'nın 30/2. maddesi hükmünün de koşullarının varlığı halinde somut olayda uygulanacağı tartışmasızdır. Taşınmazların malik hanelerinin kadastro ekibi tarafından yanılgı ile doldurulmuş olması, taşınmazların kadastro tespitlerinin 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 5. maddesi hükmü uyarınca malik haneleri açık bırakılarak yapılmadığı anlamına gelmez. Ne var ki, kadastro ekibinin bu yanılgısı kadastro tespit tutanaklarında yanılgı ile tespit maliki gösterilen gerçek ya da tüzel kişilerin davada zorunlu olarak taraf olmalarını gerektirir. Nitekim, dosya içeriğine göre de davada taraf koşulunun oluştuğu anlaşılmaktadır. Öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre kadastro tespitlerinin 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 5. maddesi hükmü uyarınca yapılması halinde, bu biçimde tespitleri yapılan dava ve temyize konu taşınmazların 30 günlük askı ilanları yöntemine uygun biçimde yapılmadıkça, kadastro hakiminin duruşma oturumunu açmasına yasal olanak bulunmamaktadır. Dosya içeriğine göre dava ve temyize konu taşınmazların mahkemece, 30 günlük askı ilanlarının yöntemine uygun biçimde yapılmadığı, yerel mahkemece bu doğrultuda verilen ara kararının yerine getirilmediği duruşma tutanaklarına yansıyan bilgilerden saptandığı gibi, aktarılan davanın kapsamı ve konusu da yöntemine uygun biçimde belirlenmemiştir. Gerçekten, dava ve temyize konu taşınmazlar hakkında, kadastro tespit gününden önce, genel mahkemeye açılan ve görevsizlik kararı ile kadastro mahkemesine aktarılan bir dava bulunduğuna göre, kadastro mahkemesinin uyuşmazlığı, aktarılan davanın konusu ve kapsamı ile sınırlı olarak çözümlemesi zorunludur. Bu olgular kamu düzenine ilişkin olup, istek olmasa bile yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekir. Yerel mahkemenin bu olguları gözardı ederek işin esası hakkında yazılı biçimde hüküm kurması doğru görülmemiştir. O halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, öncelikle dava ve temyize konu taşınmazların yöntemine uygun biçimde 30 günlük askı ilanları yaptırılmalı, bundan sonra duruşma oturumu açılmalı, daha sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi hazır olduğu halde taşınmazlar başında yeniden keşif yapılmalı, öncelikle görevsizlik kararı ile kadastro mahkemesine aktarılan davanın dayanağı dava dilekçesi yerel bilirkişiye okunmalı, dava dilekçesinde tarif edilen taşınmazlar zeminde yerel bilirkişiye ayrı ayrı göstertilmeli, bundan sonra uzman bilirkişiden yerel bilirkişinin gösterdiği taşınmazlara geniş kapsamlı kadastro paftasını ablike etmesi istenilmeli, bu yolla aktarılan davanın konusu ile kapsamı olan taşınmazların ada ve parsel sayıları duraksamasız belirlenmeli, uyuşmazlığın az yukarıda vurgulandığı gibi aktarılan davanın konusu ve kapsamı ile sınırlı olarak çözümleneceği düşünülmeli, aktarılan davanın kapsamı dışında kalan taşınmaz ya da taşınmazlar varsa sözü edilen taşınmazların olağan yönteme göre kadastro tespitlerinin yapılması için tutanağı ve eki belgelerin kadastro müdürlüğüne geri çevrilmesi düşünülmeli, aktarılan davanın konusu ve kapsamı olduğu halde kadastro tespit tutanağı getirtilmeyen taşınmaz ya da taşınmazlar var ise sözü edilen taşınmazların tutanak ve eki belgeler de getirtilerek dava dilekçesi ile birleştirilmen, bundan sonra kesinleşen yönler de gözönüne alınarak aktarılan davanın konusu ve kapsamı ile sınırlı olarak toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek işin esası hakkında sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu olgular gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacı Hazine ile davalı Abdullah'ın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), bozma nedenlerine göre de sair yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde ilgilisine iadesine, 19.06.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.