Mahkemesi : Düzce İş MahkemesiTarihi : 08/05/2014Numarası : 2013/134-2014/438 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı, davalı işyerinde 01.10.1984 -26.09.2005 tarihleri arasında mağaza müdürü olarak çalıştığını, iş akdinin davalı tarafından haksız ve gerekçesiz olarak feshedildiğini bildirerek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai, hafta tatili, yıllık izin ve genel tatil ücreti alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalı mahkemeye cevap dilekçesi sunmadığı gibi ön inceleme duruşmasına katılıp sözlü olarak davaya karşı cevapta vermemiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında davacının cevap dilekçesini ıslah etmek suretiyle zamanaşımı savunmasında bulunup bulunamayacağı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir. 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def'ine davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı def'i geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def'inin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı def'ine davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı def'i dikkate alınmaz. Zamanaşımı def'inin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür (Yargıtay HGK. 04.06.2011 gün 2010/ 9-629 E. 2011/ 70. K.). İş Mahkemelerinde süresi içinde davaya karşı sözlü olarak cevap verilmemiş, ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse verilmeyen dilekçenin veya sözlü cevabın ıslah edilmesi mümkün olmadığından ilerleyen aşamalarda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2. maddesi uyarınca zamanaşımı def'i ancak davacının açık muvafakati ile kabul edilebilir. Somut olayda dava dilekçesi davalıya 29.04.2013 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı cevap dilekçesi sunmadığı gibi, ön inceleme duruşmasına da katılıp zamanaşımı savunmasında bulunmamıştır. Davalı 19.12.2013 tarihli 3. duruşmada sözlü olarak savunmalarını ıslah ettiğini ve zamanaşımı savunmasında bulunduğunu belirtmiş, mahkeme, 2 haftalık süre içerisinde başvuru harcı yatırılmak koşulu ile ıslah talebinin kabul edileceğini bildirmiş, bunun üzerine davalı 26.12.2013'te başvuru harcını yatırmış ve 02.01.2014'te yazılı olarak cevap dilekçesini ıslah ederek zamanaşımı savunmasında bulunduğuna dair dilekçe sunmuştur. 6100 sayılı HMK. 176/1. maddesine göre taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Davalı yukarıda açıklandığı üzere ne cevap dilekçesi vermiş ne de ön inceleme aşamasında sözlü olarak savunmada bulunmamış olup, ortada davalının ıslaha konu edebileceği bir usul işlemi bulunmamaktadır. Ayrıca davacı, davalının yapmış olduğu zamanaşımı savunmasına muvafakatinin bulunmadığını bildirmiştir. Mahkemece davalının cevap dilekçesini ıslah yoluyla ileri sürdüğü zamanaşımı savunmasının reddi gerekirken, kabulü hatalı olup, bozma nedenidir. 3- Kabule göre de; mahkemece reddedilen 16.262,00 TL üzerinden davalı yararına 1.951,44 TL avukatlık ücreti yerine 2.053,56 TL avukatlık ücretine hükmedilmiş olması da doğru olmamıştır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davalıya yükletilmesine, 10.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.