Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 22057 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 21711 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi :İş MahkemesiDava Türü : Menfi Tespit Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Davacılar, davalı ...'in davalı işyerinde 17.10.2012-26.10.2013 tarihleri arasında pazarlamacı olarak çalıştığını, davacı ...'in davacı ...'in ağabeyi olup teminat alınan senette kefil olarak imzasının bulunduğu, davalının işyerinde çalışan birçok işçiden teminat senedi istediği, kefilli olarak istenen bu senetleri vermeyen işçileri çıkaracağını ifade ederek işten çıkarma tehdidi ile takip konusu bonoyu aldığını, iş akdini işçilik alacaklarını almadığı gerekçesi ile kendisinin feshettiğini, fesihten sonra tüm taleplerine rağmen imzaladığı bonoyu iade etmediği gibi ... 12. İcra Müdürlüğü'nün 2013/10728 sayılı takip dosyası ile 02.12.2013 tarihinde icra takibine giriştiğini bildirerek, ... 12. İcra Müdürlüğü'nün 2013/10728 sayılı takip dosyasında davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine ve takibin iptaline, davalının %20 den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmişlerdir. Davalı, davaya konu bononun davacı işçinin davalı nezdinde çalışmaya devam ederken yapılan kontrol ve hesap görme işlemi esnasında davacı tarafın açığının çıktığı, diğer taraftan davacı tarafın çalıştığı dönem boyunca farklı tarihlerde farklı miktarlarda avanslar çektiği, bu avansların yekününün bıraktığı tarihte yaklaşık 9.000,00 TL'yi bulduğu, çıkan açık miktarını ve avans çekmiş olduğu borcunu kapatmak için davacı ... ve kardeşi diğer davacı tarafından keşide edilerek davalıya verildiği, devamında işten ayrılan davacının borcunu ödememesi üzerine davaya konu bononun takibe konulduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davacı aleyhine takibe konulan senedin gerçek bir alacak-borç ilişkisinden kaynaklandığı hususu davalı tarafça ispat yükü üzerlerinde olmasına rağmen ispatlanamadığı, aylık gelirinin çok üstünde nakit parayı davacıya elden borç olarak vermesi ve bunun karşılığında bono alması iddiası hayatın olağan akışına aykırı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne ve kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında mahkemenin tarafların gösterdiği delilleri toplamadan, ön inceleme tutanağı hazırlamadan ve ön inceleme duruşması yapmadan, ilk duruşmada davanın esası hakkında karar verip veremeyeceği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, ilk derece yargılamasını aşamalara ayırmıştır. Bu aşamalar: a)Dilekçelerin karşılıklı verilmesi, b)Ön inceleme, c)Tahkikat, d)Sözlü yargılama, e)Hüküm olmak üzere beş aşamadan oluşmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunun “Dördüncü Bölümünde düzenlenen ön inceleme aşamasının amacı, tahkikat aşamasına geçmeden önce gerekli hazırlıkların yapılması, bu suretle gerek mahkeme gerekse de tarafların davaya tam bir hakimiyet ile davanın uzamasına sebep olacak nedenlerden arınmış olarak tahkikat aşamasına geçmesini sağlamaktır (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s.375-376; Ermenek, İbrahim: “Hukuk Muhakemeleri Kanununa Göre Ön inceleme”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 2, S. 1, Y. 2011, s. 145-146). Gerçekten konuyla ilgili düzenlemelere göz atıldığında, 6100 sayılı HMK’nun 137.maddesinde, ön incelemenin kapsamı; 138.maddesinde ön inceleme aşamasında dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında verilecek kararlar; 139.maddesinde ön inceleme duruşmasına davet ve 140.maddesinde yapılması zorunlu olan ön inceleme duruşması düzenlenmiştir. Düzenlemelere daha yakından bakıldığında; 6100 sayılı HMK ön incelemenin kapsamı başlıklı 137.maddesinde; dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, 138.madde dikkate alınarak, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verileceği, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında gerektiği takdirde mahkeme kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebileceği, ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında, uyuşmazlık konularını tam olarak belirleyebileceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda, onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik edeceği ve bu hususların tutanağa geçirileceği belirtilmiştir. Ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar ile sınırlı olmak üzere tanık dinleme, belge inceleme, bilirkişi görüşü alma, keşif yapma ve yemin teklif etme gibi işlemlerin yapılması öngörülmektedir. Ön inceleme aşamasında yapılacak işlemlere bakıldığında; ön incelemenin efektif bir tahkikatın ön şartı olarak kabul edildiği söylenebilir (Ermenek, s. 146). Nitekim, HMK m,137/2’de “ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği” düzenlenmiştir. Bu düzenleme emredici nitelikte bir düzenlemedir. Gereksiz duruşmalara ilişkin uygulamadaki eski alışkanlıkların devam etmesinin kesin olarak önüne geçilmesi amacıyla Kanun koyucu, ön inceleme aşaması tamamlanmadan ve bu aşamada alınması gereken kararlar alınmadan tahkikat aşamasına geçilmesini ve tahkikat için duruşma günü belirlenmesini kesin bir ifade ile yasaklamıştır (Pekcanıtez/ Atalay/Özekes, s.375-376). Bu açıklamalar nazara alındığında; somut olayda dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlandıktan sonra, öncelikle dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazların incelenerek bu konulara ilişkin olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi; dosya üzerinden karar verilemeyen dava şartları ile ilk itirazlar hakkında karar verilmek ve diğer ön inceleme işlemlerini yapmak üzere tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesi, 6100 sayılı HMK 137 ve 140.maddelerine göre ön inceleme duruşmasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan sonra, tahkikat duruşmasına geçilmesi gerekir. HMK.'nın 320/1.maddesinde "mahkeme mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar vereceği" belirtilmişse de bunun öncelikle ön inceleme aşamasında ve "mümkün olan hallerde" olduğu belirtilmek suretiyle sınırlı bir alan gösterilmiştir. Buna göre yargılamaya egemen olan ilkelerden olan hukuki dinlenilme hakkı gereğince hâkimin iki tarafa eşit şekilde hukuki dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Taraflara hukuki dinlenilme hakkı verilmesi anayasal bir haktır. HMK'nın 320/1.maddesinde duruşmaya davet edilmeden karar verilecek hallerden biri olarak HMK'nın 138. maddesinde belirtilen dava şartları ve ilk itirazlar olduğu belirtilmiştir. Bu durumda HMK'nın 27.maddesinde de belirtildiği üzere hâkim tarafların açıklama ve ispat hakkını kullanabilmeleri için ilk derece mahkemesinde mutlak surette duruşma yapılması zorunludur. Bu kuralın istisnası HMK'nın 138. maddesindeki belirtilen "dava şartlan ve ilk itirazlar" yönünden dosya üzerinde inceleme yapma imkânı sağlamıştır. Buna göre tarafların iddia ve savunmalarının toplanarak duruşma açılması ve tarafların açıklamaları dinlenildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken dosya üzerinde karar verilmesi doğru görülmemiştir. 6100 sayılı HMK'nun 140.madde uyarınca ön inceleme duruşmasında; tarafların anlaştıkları ve anlaşmadıkları hususlar tespit edilmemiş, tarafların iddialarının konusu belirtilmemiş, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için 2 haftalık kesin süre verilmesi hükmünün gereği de yerine getirilmemiştir. HMK. 147.maddesi uyarınca; "Taraflar, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra tahkikat için duruşmaya davet edilir. Taraflar gönderilecek davetiye de, belirlenen gün ve saatte geçerli bir özrü olmadan mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde, duruşmaya yokluklarında devam edileceği ve yapılan işlemlere itiraz edemeyecekleri bildirilir." Somut olayda mahkemece “ön inceleme” duruşma tarihi verilmiş ve verilen bu tarihte ön inceleme duruşmasında yapılması gereken işlemler yapılmadan ve ön inceleme zaptı tutulmaksızın “duruşma tutanağı” başlığı altındaki zabıt ile davalının yokluğunda davanın esası hakkında karar verilmiştir. Oysa yukarıda belirtildiği üzere 6100 sayılı HMK 137/2. maddesine göre ön inceleme duruşması yapılması zorunludur. Diğer yandan dosya kapsamında göre davalının davacıya avans verildiğine dair bazı evraklar sunduğu ve tanık gösterdiği de açıktır. Tarafların delillerinin toplanması ve bu delillerin yargılamanın tahkikat aşamasında değerlendirilmesi ve çıkacak sonuca göre karar verilmesi HMK 27. maddesi kapsamında hukuki dinlenilme hakkı ile de doğrudan bağlantılıdır. Yapılacak HMK 140. madde çerçevesinde ön inceleme duruşması yapıldıktan sonra tahkikat aşamasına geçilmeli ve tarafların tüm delilleri değerlendirilerek, gerekirse davalı işyeri defterlerinde de inceleme yapılmak suretiyle davalının davacıdan alacağı bulunup bulunmadığı araştırılmalı ve çıkacak sonuca göre karar verilmelidir. Mahkemece tüm bu hususlar gözetilmeksizin yargılamanın HMK da belirtilen sıralama ve usule aykırı şekilde sonlandırılması hatalı olup bozma nedenidir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 11.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.