Mahkemesi : Elbistan İş MahkemesiTarihi : 05/11/2013Numarası : 2013/16-2013/68Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:Davacı vekili, davacının 01/08/2009 tarihi itibari ile davalı Özel Elbistan Yaşam Hastanesinde çalışmaya başladığını ve davalı hastanenin yönetim kurulu kararı ile 14.07.2010 tarihinde işine son verildiğini, 27/07/2010 tarihine kadar aynı iş yerinde çalışmaya devam ettiğini, belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışmakta iken işveren tarafından iş sözleşmesinin haksız olarak vaktinden önce feshedildiğini, davalı kurum arasında imzalanan hizmet sözleşmesinin ikinci maddesine göre sözleşme süresinin bir yıl olduğunu, sözleşmenin 01/08/2009 tarihinde başlayacağını, taraflardan herhangi birinin sözleşme bitim tarihinden 45 gün önce yazılı olarak feshedeceğini karşı tarafa bildirmediği takdirde sözleşme süresinin kendiliğinden 1 yıl daha uzamış sayılacağını, sözleşmeye göre kırkbeş günlük sürenin noter tebliği tarihinden itibaren başladığını ancak davacıya noterden bildirim yapılmadığını, sözleşme yenilenmiş sayılacağından sözleşmenin ikinci maddesi gereğince taraflar arasındaki iş sözleşmesinin bitiminin 01/08/2011 tarihine kadar uzadığını, belirli süreli iş sözleşmesinin süresinden önce haklı bir neden olmaksızın feshedilmesi halinde, fesih tarihi ile sözleşmenin sona erme tarihi arasındaki ücret ve eklerinin Borçlar Yasasının 325.maddesi çerçevesinde işçi tarafından istenebileceğini, İş Kanununda bu tazminatının ne şekilde belirleneceği konusunda bir açıklık bulunmadığından, Borçlar Kanunu'nun 325. maddesinde yazılı esaslar çerçevesinde tazminat miktarının tespit edilmesinin gerektiğini, davacının 27/07/2010 tarihinde çıkarıldığını, 20/09/2010 tarihinde Özel Ceyhan Çınar Hastanesinde daha az bir maaşla çalışmaya başladığını, yaklaşık iki ay hiçbir gelir elde edemediğini, 20/09/2010 tarihinden itibaren ise düşük bir maaş ile çalışmak zorunda kaldığını, hal böyle olunca belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan davacının vaktinden önce haksız olarak fesih edilen iş akdi dolayısıyla ödenmeyen bakiye ücret alacağı ve eklerinin tahsilini talep etmiştir.Davalı, davacının iş sözleşmesinin İş Kanunu'nun 25/2. maddesi gereği haklı olarak feshedildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, davalı şirketin, davacıya suç isnatlarında bulunarak ve özel evrakta sahtecilik suçlarına kalkışarak, sahte olarak düzenlenen işe gelmeme ve işyerinde tehdit ve hakarette bulunma olayına ilişkin davacı aleyhine düzenlenen tutanağın daha sonra hastane çalışanlarına da baskıyla imzalatılması gibi eylemlerinin, davalı şirketin davacıya iftira attığı aleyhine komplolar kurduğu tazminat haklarını ödemeden işten ayrılmasını sağlamaya kötü niyetle çalıştığını açık şekilde ispatladığı, bir kısım tanıkların tutanağın kendilerine baskıyla imzalatıldığını, işyerinde çalışmakta olduklarını, işlerini kaybetmemek için tutanakları imzaladıklarını beyan ettikleri, davalı işveren hakkında hizmet akdini geçerli veya haklı nedenle feshetme hakkının oluşmadığı, bilakis işverenin eylemleri ile ağır kusurlu olduğu, davalı işverenin hizmet aktini haksız (ve ağır kusurla) ve sözleşmeye aykırı olarak vaktinden önce feshettiği, davacının eski ve yeni görevi arasında net 8000,00 TL'lik bir ücret noksanlığının bulunmakta olduğu, Borçlar Kanunu'nun 325. Maddesinde; '' iş sahibi işi kabulde temerrüt ederse, işçi taahhüt ettiği işi yapmaya mecbur olmaksızın mukaveledeki ücreti isteyebileceği, şu kadar ki işi yapmadığından dolayı tasarruf ettiği yahut diğer bir iş kazandığı ve kazanmaktan kasten feragat eylediği şeyi mahsup etmeye mecburdur,'' düzenlemesinin mevcut olduğu, davacının talep edebileceği ücretten davacının boşta kaldığı sürede tasarruf edebileceği yol-giyim vs. karşılığı olarak %10 oranında indirim yapılması gerektiği gerekçeleriyle davanın, kabulüne karar verilmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı işçi hakkında açılan ceza davası neticesinin beklenip beklenmeyeceği noktasında toplanmaktadır.Dosya kapsamından; davalı işverence feshin haklılığına dayanak yapılan davacı işçi hakkındaki suçlamaya ilişkin açılan Elbistan 2.Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2011/250 Esas sayılı ceza dosyasında, 2013/502 sayılı karar ile beraat kararı verildiği ve bu kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.Hukuk mahkemesi kendisine açılmış olan bir davayı bütün yönleriyle inceleyip karara bağlamakla yükümlüdür.Bir davadaki asıl sorun hakkında karar verilebilmesi için daha önce çözülmesi gereken bir sorunun başka bir mahkeme tarafından başka bir davada karara bağlanması gereken hallerde bekletici mesele söz konusu olur. Usul Kanunu'nda bekletici meseleyi düzenleyen genel bir hüküm yoktur. Ancak gerekli halleri bekletici mesele yapmak Usul Kanunu'nun sistemine göre mümkün olup, Yargıtay'ın uygulaması da bu yoldadır.Öte yandan, hukuk hakimi ceza mahkemesinin mahkumiyet kararıyla veya suçun işlenmediğine ilişkin kesin beraat kararıyla bağlı ise de, delil yetersizliğinden dolayı verilen kesin beraat kararıyla bağlı değildir. Ayrıca, ceza ve hukuk mahkemelerinin verecekleri kararlar arasında, aynı olay için ayrı ayrı sonuçlar doğmasını önlemek bakımından da bekletici meselenin kabulünde zorunluk vardır. Somut olayda; Elbistan 2.Sulh Ceza Mahkemesi'nce davacı işçi hakkında verilen beraat kararının henüz kesinleşmediği anlaşıldığından, bu karar kesinleşinceye kadar mahkemece bekletici mesele yapılarak söz konusu karar kesinleştikten sonra ceza dosyasıda bir değerlendirmeye tabi tutularak sonuca gidilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 19.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.