Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 20928 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 12224 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : Trabzon 2. İş MahkemesiTarihi : 27/05/2014Numarası : 2013/263-2014/298 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı, davalı işyerinde TIR Şoförü olarak çalıştığını, iş akdinin davalı tarafça feshedildiğini ancak alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek bazı işçilik alacaklarının tahsilini istemiştir. Davalı, iş akdinin davacı tarafça tek taraflı olarak sona erdirdiğini, 25/08/2010 tarihinde düzenlenen ibraname ile alacağının bulunmadığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, iş akdinin davalı tarafca haksız olarak feshedildiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında davacının aldığı ücret konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda 32'nci maddesinin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü ki??iler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır. İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323'üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir. 4857 sayılı Yasanın 8'inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37'nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8'inci ve 37'nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığın önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından özellikle ilgili meslek odasından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir. Somut olayda davacı 800,00 TL. net ücretle çalıştığını, buna yurt içi seyahatlerde 100,00 TL. ve yemek bedeli olarak günlük 20,00 TL. verildiğini, yurtdışı seyahatlerde 800,00 TL. net ücrete ilaveten 150,00 $ ve her gün 20,00 $ yemek parası aldığını ileri sürerken, davalı taraflar arasında ücretin kararlaştırılan asgari ücret olduğunu savunmuştur. Davacı tanığı H.. B..; "...davacının işten ayrılmadan önceki son ücretinin aylık net 800.000 TL. olduğunu, yurt içi seferlerde günlük 20.00 TL. iaşe bedeli aldığını, yurt dışı seferlerde kendisinin yurtdışı sefere çıkmaması nedeniyle bu durumu bilmediğini, dolar bazında harcırah alındığını, bildiği kadarıyla 100-150 Dolar harcırah alındığını ... " beyan etmiş, diğer davacı tanığı N.. A..; "...2009 yılında işten çıktığını, bu dönemde aylık "50.00 TL. net ücret aldıklarını, yurt içi seferlerde günlük 20.00 TL. iaşe bedeli olarak ayrıca aldıklarını, yurtdışı seferlerde sefer başına 150.00 Dolar ve ayrıca seferde geçen her gün için 20.00 Dolar harcırah aldıklarını... beyan etmişlerdir. Davalı tanığı Ali Sırtlı; "...davacının son aylık ücretinin 750.00-850,00 TL civarında olduğunu, yurt içi seferlerde günlük 20.00 TL yurtdışı seferlerde ise 20.00 Dolar harcırah ödendiğini, yurtdışı seferlerde sefer başına 150.00 Dolar harcırah ve ayrıca sefer başına 50.00 TL yemek parası ödendiğini...” beyan etmiştir. Mahkemece davacının aylık net 800 TL ye ilaveten yurt içi 20 TL., yurt dışı 20 Dolar yemek iaşe bedeli ve ayrıca yurtdışı sefer başına 150 Dolar harcırah aldığını kabul etmiştir. Yukarıda ilke kararında da açıkça belirtildiği üzere ücret araştırması da yapılmak suretiyle ücretin net bir şekilde belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması hatalıdır. 3-Dosya içerisinde bulunan ödeme makbuzlarının hangi alacağa karşılık verildiği hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Davacının imzasının yer aldığı 25 adet miktarları farklı ödeme makbuzlarına ilişkin bilirkişi raporunda herhangi bir değerlendirme yapılmadığı gibi, mahkemece gerekçeli karar da da bu makbuzlara ilişkin herhangi bir değerlendirme bulunmamaktadır. Mahkemece yapılacak iş belgelerin davacıya gösterilerek öncelikle belge altındaki imzanın kendisine ait olup olmadığı, belgede belirtilen ödemeleri alıp almadığı, hangi alacağa istinaden aldığı hususlarının sorulmasıdır. Alınacak cevaba göre husumeti ortadan kaldıracak şekilde yeniden bilirkişi raporu aldırılmak sureti ile varsa işçilik alacaklarının tespiti yerine eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır. SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 13.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.