Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2086 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 2015 - Esas Yıl 2007





Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacı hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı.Dosya incelendi. Dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi, gereği görüşüldü: Kadastro sırasında dava ve temyize konu 129 ada 31 parsel sayılı 12724,49 m2 yüzölçümündeki taşınmaz 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 46. maddeleri hükmünde öngörülen koşulların zilyedi yararına gerçekleştiğinden söz edilerek davalı Üzeyir adına tespit edilmiştir. Davacı hazine dava konusu taşınmazın hazine adına tapuda kayıtlı olduğunu taşınmazın kaçak ve yitik kişilerden kanunları uyarınca hazineye kaldığını öne sürerek dava açmıştır. Yargılamada ayrıca taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu savına da dayanmıştır. Mahkemece davanın reddine, dava konusu taşınmazın tespit gibi davalı Üzeyir Ural adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm davacı hazine tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece dava ve temyize konu 129 ada 31 parsel sayılı taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olmadığı taşınmaz üzerinde tespite dayanak yapılan hazine tapusunun oluştuğu dönemden önce adına tescile karar verilen zilyet davalı taraf yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 46/1 maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş isede, mahkemece yapılan araştırma, soruşturma hüküm vermeye yeterli değildir. Dava ve temyize konu taşınmazın bulunduğu bölgede yetkili idari merciler tarafından 3402 sayılı Kadastro Kanunun 4 ve onu izleyen maddeleri hükmü uyarınca yetkili idari merciler tarafından orman sınırlandırması ve genel arazi kadastrosunun birlikte yapıldığı dikkate alındığında orman sınırlandırması ile ilgili yönetimsel işlemin tespit gününden önce kesinleşmediği bu doğrultudaki araştırmanın 6831 sayılı Yasa uyarınca yapılacağı kuşkusuzdur. Gerçekten 4753 sayılı yasa hükümleri ve bu yasanın ek ve tadillerine göre oluşturulan davacı hazinenin tutunduğu tapu kaydının oluştuğu dönemden önce 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının zilyet davalı yararına gerçekleşmesi halinde aynı yasanın 46/1 maddesi hükmünde öngörülen koşulların gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Gerçekten mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere ve dosya içeriğine göre davacı hazinenin tutunduğu 4753 ve 5618 sayılı Yasalar uyarınca oluşan tapu kaydının dava konusu taşınmaza ait olduğu, yanlar arasında uyuşmazlık konusu olmadığı hazine tapusunun kapsamında kalan taşınmazın 6831 sayılı Yasanın 1. maddesi hükmü uyarınca aşağıda açıklanacağı üzere orman sayılan yerlerden olmadığı mahkemece toplanıp değerlendirilen delillerle belirlenmiş isede yanlar arasındaki uyuşmazlık hazine tapusunun oluştuğu dönemden önce zilyet davalı taraf yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 46/1 maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesinden ibarettir. Davalı taraf somut olayda dava dışı çekişmeli taşınmaza güneyde komşu kendi adına tespit edilen ve tespiti kesinleşen dava dışı 129 ada 30 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitine dayanak yapılan davacı hazinenin tahsis ve temliki ile oluşan 4.10.1940 tarih 24 sayılı sicilden gelen 5.9.1989 tarih 10 sayılı 7025 m2 yüzölçümü ile dayandığı haritasının bulunmadığı belirlenen tapu kaydına dayanmıştır. Kural olarak 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi hükmü uyarınca kayıtların haritaya dayanmaları halinde kapsamlarının haritasına göre belirlenmesi gerekir. Kuşkusuz tapu kaydının dayanağı haritanın bulunmaması yada haritanın teknik nedenlerle yerine uygulanma olanağı yok ise kaydın kapsamı tapu kaydında tarif edilen sınır yerlerine göre belirlenir. Nevarki, hükme dayanak yapılan uzman bilirkişi kurulunun raporu ve eki harita keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan vermemektedir. Somut olayda uyuşmazlığın sağlıklı bir biçimde çözümlenebilmesi için davalı tarafın tutunduğu davacı hazinenin tahsis ve temliki ile oluşan dava dışı davalı adına tespiti kesinleşen 129 ada 30 parsel sayılı taşınmaza revizyon gören tapu kaydının gerçek kapsamının belirlenmesi yoluyla çözülecektir. Gerçekten az yukarıda vurgulandığı gibi tespite dayanak yapılan hazinenin tutunduğu tapu kaydının dava konusu taşınmaza ait olduğu yanlar arasında uyuşmazlık konusu olmadığı gibi esasen bu yön dosya içeriği ile belirlenmiştir. Davalı tarafın tutunduğu dava dışı 129 ada 30 parsel sayılı taşınmaza revizyon gören davacı hazinenin tahsis ve temliki ile oluşan tapu kaydının yüzölçümü 7025 m2 olup yüzölçümünden fazlası ile dava dışı 129 ada 30 parsel sayılı taşınmaza revizyon görmüş isede davacı tapusu tapu tekniği açısından kadastro tespiti sırasında yanlış uygulanmıştır. O halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için dava dosyası uzman bilirkişi fen memuruna tevdi edilerek davacının tutunduğu 5.9.1989 tarih 10 sayılı tapu kaydında kuzeyde gösterilen Osman oğlu "Cafer" yerinin keşifte mahalli bilirkişi ve tanık beyanları ve komşu parsellerin dayanakları tapu kayıtlarına göre 129 ada 29 parsel sayılı taşınmaz yeri olduğu batıda tarif edilen "hançerli yolunun" ise eylemli durumda batıda bulunan yol ve güneyde gösterilen Ali oğlu Mehmet Ali yerinin de 129 ada 32 parsel sayılı taşınmaz yeri olduğu belirlendiğine göre saptanan ve değişmez nitelikte sınır yeri sayılabilecek kişi taşınmazları ile hançerli yolu esas alınarak davalının tutunduğu tapu kaydına yüzölçümü ile kapsam belirlenerek 7025 m2 yüzölçümündeki taşınmaz bölümünün dava dışı 129 ada 30 parsel sayılı taşınmaz ile dava konusu 129 ada 31 parsel sayılı taşınmazlar içerisinde olduğu göz önüne alınarak kapsamı belirlenmeli, uzman bilirkişiden yargı denetimine açık ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, dava konusu 129 ada 31 parsel sayılı taşınmazın davalının tutunduğu tapu kaydının kapsamında kalan bölümün davalı taraf adına, davalının dayandığı tapu kaydının kapsamında kalmayan kesimin ise davacı hazinenin tutunduğu tapu kaydının kapsamında kaldığı ve çekişmeli taşınmazın sınırında eylemli biçimde "Kavaklıdere" devlet ormanının bulunduğu arada ayırıcı unsur olarak doğal yada yapay bir sınır yerinin tarif edilmediği dikkate alındığında çekişmeli taşınmazın tapu kaydı miktar fazlasının orman sayılan yerlerden olduğunun kabulü gerekir. Kural olarak bu nitelikteki taşınmazlar üzerindeki sürdürülen zilyetliğin süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımadığı dikkate alınarak bu bölümün de davacı hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi gerekir. Kuşkusuz davacı hazinenin saptanan bu hukuksal olgu karşısında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesi hükmüne dayanarak genel mahkemede kesinleşen kadastroya karşı dava dışı tespiti kesinleşen 30 parsel sayılı taşınmaz hakkında dava açma hakkı saklıdır. Mahkemece bu olgular göz ardı edilerek yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsiz, davacı hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 8.6.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.